Kimya bilimindeki adı “sakkaroz”, halk arasındaki namı da “şeker” olan karbonhidrat, tarihi boyunca insanlığın ebesini belleyen nalet bir maddedir işte!
Hani derler ya “Üç beyazdan sakınacaksın” diye; tuz, un ve şekerdir bunlar.
Normalde vücut, kendi biriktirdiği yağdan enerji ihtiyacının tamamını karşılayabilir; lakin, ilave olarak şeker aldığınız vakit bu takviye size obezite olarak geri döner ve yine ebenizin damını görürsünüz!
Her halde bir 40 sene filan olmuştur, aynı binada oturduğumuz komşumuz, o sıra “fizik doçenti” olan Ali Güngör vardı; sonra “profesör” unvanını aldı, eşi Günay ablayla beraber uzun süre Amerika’da kalmışlar, her yıl birkaç ay yine giderdi Ali abi…
“Niye gidiyorsun” diye sorduğumda, “Orada bir ekip halinde fiber optik kabloyu üretmeye çalışıyoruz” yanıtını verirdi o yıllarda…
Meseleyi daha da derinleştirdiğimdeyse “Bak şimdi, evdeki telefonlar bakır kabloyla iletişim kurar, bir sen varsın, bir de karşıdaki kişi… Oysa fiber kablolar yaşama katıldığında 15 milyon bu taraftan, 15 milyon öte taraftan, aynı anda 30 milyon insan görüşebilecek” cevabını alırdım O’ndan…
Eşi Günay Güngör daha sonra Bursa Anadolu Lisesi’nde, İngilizce öğretmenliği yapmaya başladı.
Sıra dışı bir insandı…
Mesela o vakitler 2-3 yaşında olan kızları Özlem Kanka okula başlayınca eskiyen giysilerini yamar, mektebe öyle gönderirdi Günay abla!..
Çok değişik bir prensip…
Düşünsenize, çocuk arkadaşlarının arasında yamalı kıyafetlerle geziyor?!.
Özlem de sonra akademik kariyer yapmış, Uludağ Üniversitesi’nde öğretim üyesiydi takip ettiğim kadarıyla.
Günay abla bir şey daha yapardı ve çocuğuna asla şeker ve şekerli gıdalar yedirmezdi!
Yine düşünsenize ömrünüz kırmızı bir “horoz şeker” yalayamadan, bir Çokomel yiyemeden geçiyor?..
Şekerin insan ve insanlık için zararlı olduğunu daha o yıllarda çok iyi bilirdi Özlem’in annesi…
Tabi, yazarınızsa bunu aradan yaklaşık 40 yıl geçtikten sonra “şeker hastası” olduğunda ancak anlayabilecekti!
O kadar büyük ve onulmaz zararları var ki şekerin, belki de insanlık tarihindeki en büyük katliamların yegane müsebbibidir o…
Örneğin, kölelik ve köleciliğin başlamasının asıl sebebi şekerdir.
“Şeker kamışı tarlaları” oluşuyor Amerika’da bir vakitler…
Bataklıklarda çalışan insanlar sivrisinekler nedeniyle “sıtmaya” tutuluyorlar…
Ve Afrika’dan en az yarısı yollarda telef olacak zenci köleler getiriliyor ölmeleri için…
Bir zamanlar Avrupa’da da çok değerliymiş şeker, rahmetli Tankut Sözeri anlatmıştı, İngiltere’deki aristokrat ailelerin “Mönüde 50 gram şeker de var” deyip davetiye çıkardıkları buluşmalara katılanlar daha çok olurmuş!
“Şeker” üzerine burada oturup, sabaha kadar konuşabiliriz lakin, İslamiyet’e inananların bir ay oruç tuttuktan sonra bunu kutladıkları etkinliğe “Şeker Bayramı” demek kadar salakça bir şey daha yok!..
Ne demek ya “şeker bayramı”?!.
Bin küsur yıldır “Ramazan Bayramı”, senin coğrafyana gireli henüz 200 sene olmuş tatlandırıcıdan sonra “Şeker Bayramı” öyle mi?
Sonra otur uydur, Jelibon bayramı, Nutella bayramı, tahinli helva bayramı, Çokomel bayramı!..
Dejenerasyona karşıyım arkadaş ben!
Gerekli olmadığı mühletçe insanoğlunun değerleriyle oynanmasına şiddetle karşıyım bu yaşlarda…
Her şey bir tarafa, “şeker tadında” bir hediye geldi geçen yıl Recep Tayyip Erdoğan’dan bu millete…
Ve bu devletin kuruluşunun 100’ncü yıl eşiğinde Ayasofya “camii” sıfatıyla ibadete açıldı…
Bunun ne olduğunu, ne kadar büyük bir hizmet olduğunu bizim yerli “solucanlar” mümkünü yok anlayamazlar!..
Türkiye’nin hükümranlığını ifade ve ilan eden müthiş bir açılımdır bu!..
İşte onun içindir ki İngiltere’nin kopili Amerika başkanının “Tayyip Erdoğan karşısında muhalefeti destekleyeceğiz” demesi de bu yüzdendir!..
Sırf bu söylem bile akıllı bir insanın durup düşünmesi için yeterlidir aslında!..
Hele hele CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun (Karabulut) tam da Türkiye’ye dönüş için uçak kalkacağı vakit Amerika’da 2 saat mesafedeki sözde “hamburgerciye” gitmesi hepimizin kara kara düşünmesi adına fazlasıyla elzemdir!..
Şeker…
Bebekler, annelerinden ayrılıp da emziği ağızlarına almak bile istemezler.
Verdiğiniz vakit “pırt” diye çıkarıp atarlar!..
İşte onun için de “şekerli suya” batırılır alışması için önce…
Yine çıkarıp atarlar!..
Birkaç denemeden sonra “hep aynı tadı alacağını” düşünen insan yavrusu artık sürekli o memeyi emmeye başlar!..
Başlaması ayrı dert, bırakması ayrı derttir!..
Rahmetli babam en küçük kardeşim Şahin’in emziğinin içine solucan koymuştu!..
Her halde öyle ya da böyle bilinç altında bir travma oluşmuştur Şahin’imin beyninde ama ne yazık ki, birinden kurtulmak için diğerine yakalanmak, dahası, acı çekmek gerekiyor insan hayatında!
Matrix filminde olduğu gibi “gerçeklerle yüzleşmek” misali bir durumdur bu!..
Bayramdan önce birkaç gün “kaçalım, azıcık kafa dağıtalım” dedik…
Seviyorum ben o bölgelerin enerjisini çok, Sagalassos, ardından da Antalya Çıralı’ya gittik hatunla…
Dönüşte de “uzun bir yol yapalım, gezintiyi daha çok sohbetle taçlandıralım” istedik ve Bursa’ya doğru Ege tarafından istim aldık…
Henüz bayram gezmeleri başlamamış olduğu halde…
Nasıl geliyor arabalar karşı taraftan arkadaş!..
Üzerinde seyrettiğimiz yol Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’dan, İzmir’e kadar yaptırdığı otoban…
Hani kimse kullanmıyordu bu yolları?
Yalanlarınızı alın gidin, yerinde kendiniz görün ve utanın!
Solucan girsin emziğinize!
Aydın’dan başladık, Bursa’ya vardığımızda yazılan fiyat 214 lira 50 kuruş!..
Bu rakam daha şimdiden yakıt tasarrufuyla aynı.
Yollarda TIR’lar…
TIR’larla yollar!..
Memleketim ekonomisi yeni oluşturulan atardamarların içinden yağ gibi akıp gidiyor…
Üç iktidar zamanında yol aldı bu memleket…
Adnan Menderes Hükümeti ki, adamı Rusya’yla ilişkiye geçti diye derdest edip sallandırdılar…
Kısmen Süleyman Demirel hükümetleri…
Ve elbette ki, Turgut Özal hükümetleri ki, ölümü çok şaibelidir gözümde hala…
Kalkınmamıza en büyük işaretse Recep Tayyip Erdoğan dönemleridir.
Diyeceksiniz ki, “CHP hiç mi bir şey yapmadı”?
Elbette yaptı lakin, hemen hemen tamamı Mustafa Kemal döneminde ve İngilizlerin müsaade ettiği kadar gerçekleşti!..
Şöyle akıllarda kalan, İsmet İnönü devr-i iktidarına ilişkin her hangi bir yatırım hatırlıyor musunuz, kendi akrabalarına Orhan-ı Kebir’deki krom madenlerini tahsis etmesinden başka?
Ahh! Be gülüm…
Acı duymak gerekiyor bazen hayatta!..
Biber acıdır, gerçekler de acıdır; o halde biber gerçektir!
Gelip geçen araçların içindekiler otel sahiplerini besledi, garson kazandı, tesisatçı kazandı, tedarikçi kazandı, bahçıvan kazandı, kasap, manav, sucu kazandı, oralarda çalışanlar kazandı; sayamayacağım kadar fazla sayıda sektör bu turizm faaliyetinden kazandı…
Hani Türkiye’de ekonomi kötüydü?
Soğuk savaş sonrasında dünyada siyaset ve piyasalar yerine oturamadı, global bir dengesizlik ve fiyat artışları var lakin, eldeki imkanlarla mevcut hükümet vatandaşı enflasyona ezdirmemeye çalışıyor; kendi halinde bir “emekli” olan yazarınız da bu sıkıntılı süreci tekaüt maaşıyla aşmaya çalışıyor elbette de…
Sıkıntı her yerde var birader!..
Kürtlerden ve dahi Alevilerden medet uman Kemal Kılıçdaroğlu (Karabulut), baby face Ali Babacan, sakal helva Temel Karamollaoğlu, kerameti kendinden menkul Gültekin Uysal, hala “başbakan” olduğunu sanan “boş bakan” Ahmet Davutoğlu gibi isimler “kuş” mu konduracak bu memlekete?!.
Kısmetsiz meyhaneci “İsmet” mi kurtaracak sizi?!.
Aldılar Bursa 1’nci bölgenin 4’ncü sırasına koydular İsmet Karaca’yı bu seçimde…
Adam kravatını bağlamaktan bile aciz!
Her aday oluşunda kendini “Uluslararası İlişkiler Uzmanı” olarak tanıtıyor, Uludağ Üniversitesi’nin dandik bir bölümünü bitirdiği halde!
Hayatında Almanya’yla, Danimarka’yla bir ilişki mi kurmuş?!.
En büyük uzmanlığı alüminyum fıçılardan bol köpüklü bira çekmek!
İsmet mi temsil edecek Bursa’yı, Bursalıları?
Yerine İl Başkanı olarak bıraktığı Avukat Turgut Özkan Alevi…
Sakın yanlış anlaşılmasın, ben Alevileri oldum olası bu ülkenin teminatı olarak görürüm; itirazım “Alevicilik” yapanlar, temsilde adalet ilkesini bozanlar için…
Kayıhan bana gönül koymasın, buradan gerçekleri yazmak zorundayım; kendisi Bursa Erkek lisesi’nden sınıf arkadaşımdır…
Birinci sıra adayı; meğerse o da Aleviymiş!..
Genel Başkan Yardımcısı yapılan Lale Karabıyık da “Pilecuk” taraflarına göç eden Alevi bir aileye mensupmuş mesela!..
İkinci sıraya yazılan Nurhayat Altaca Kayışoğlu boru gibi Alevi…
Nurhayat’ın ne özelliği var ki kendisinin ve kocası Yusuf Kayışoğlu’nun akrabalarını Meclis’te istihdam edip, nemalandırmaktan başka da 3’ncü kez mebus yapılıyor?!.
Gelelim 1’nci Bölge, 3’ncü sıra adayına…
Mehmet Atmaca…
O da Saadet Partili!..
Hey gidi yavrum hey!..
Lakin şunu da söyleyeyim, şimdiye dek saydığım isimler arasında en birikimli ve kaliteli aday da azıcık kekelese de Mehmet Atmaca’dır biliyor musunuz?!.
Örneğin Kayıhan TUS yani, “tıpta uzmanlık sınavını” hiç kazanamasa bile “profesör” unvanını taşır, özgeçmişinde Erzincanlı olduğunu olabildiğince saklamaya çalışır ve bizim sağlık ocağındaki “Halk Sağlığı Uzmanı” doktor hanım kadar dahi mesleki birikimi yoktur fakat yeri garanti, CHP birinci sıra adayıdır!..
Neden acaba Turgut Özkan ha?!.
Turgut’a yeniden dönmeden önce CHP 2’nci bölge 3’ncü sıra adayı armut tüccarı Orhan Sarıbal’a bakalım…
O da Alevidir, genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu (Karabulut) gibi…
Ve Alevicidir…
Yavuz Sultan Selim’e “Katil Sultan Selim” diyecek kadar 600 yıllık öfke biriktirmiş bir mezhepçidir hem de!..
“Şaha gidelim” safsatasıyla ki, bu şah İran şahıdır, Şah İsmail’e asla laf etmeyen ancak Osmanlı padişahlarına katil diyecek kadar tarih cahilidir kendisi!..
Geçmişimiz böyle tipleri tepeleyerek geçmiştir bizim lakin, şimdi bir de maaş veriyoruz yazık!
Üstüne üstlük bu adam seçimler biter bitmez yanına “balkon güzeli” içli köfteci eski kaşarı da alarak HDP’li belediye başkanlarını ziyarete gitmiştir!..
Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdiğim pek çok yan var…
Ancak şu yollara patlayıcı döşemeleri için PKK’ya iş makinesi, para ve ihale veren bazı orostopol belediye başkanlarını “şak” diye görevden alıp, yerlerine “kayyım” ataması var ya…
İlk gördüğüm yerde “şap” diye öpeceğim adamı!
Ve Süleyman Soylu…
Belki de yüzyıllardır en başarılı Dahiliye Vekili…
Şunu bil ey sevgili okur: Eğer dış güçler ve buradaki uzantıları bir Devlet adamının özellikle üzerine gidiyorlarsa, o kişi bunların mutlaka kuyruklarına basmıştır ve basmaktadır!
Sadece bu durum bile yanında olmak için yeterli sebeptir.
Süleyman Soylu’yu seviyorum ve O’nu destekliyorum…
Bizim Alevi CHP Bursa İl Müdürü Turgut Özkan’a geri dönersek eğer…
Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Osman Ayradilli’yi “kesin ihraç” talebiyle disiplin kuruluna vermiş…
Bu Turgut disiplin kurulu başkanıyken beni de partiden ihraç etti biliyor musunuz?
Peki neden?
O vakit CHP Genel Başkan Yardımcısı olan “Alevi Tekin Bingöl Ankara’nın giriş-çıkış kapı ihalelerini Melih Gökçek’ten aldı” diye yazdığım için!..
“Hem Melih’le birlikte iş tutacaksın hem de CHP’ye başkanlık yapacaksın!..”
Sonra da “kısmetsiz İsmet’in” kuyruğuna takılmış Turgut Özkan’ın başkanlığındaki Bursa il disiplin kurulu seni partiden atacak!..
Şereftir!
Al partini cebine sok Turgut!
Salla salla vur duvara!..
Şimdi Osman’ı disipline verdi ya bu Turgut…
Asıl hedef Osman filan değil haa!..
Başını Alevici Orhan Sarıbal’ın çektiği bir grup Nilüfer Belediyesi’ni, daha doğrusu oradaki başkanlık koltuğunu istiyor!
İşte onun için de Başkan Turgay Erdem’in başını yemek istiyorlar Osman Ayradilli üzerinden!
Akıllarınca oraya da Alevici bir başkanı getirecekler, oturup hep birlikte börek yiyecekler!..
Yerler elbette ancak, Bay Bay Kemal’den sonra “kol böreği” yerler!
Ulan kaç tane “Sarıbal”, “Üçlertoprağı” isimli yakınlarınız var Bozbey’in ricalarınızı kıramayarak Nilüfer Belediyesi’ne aldığı be?!.
Ya Turgut, insan biraz sıkılır!
Pelin Çırpan’ı seçilerek geldiği Çamlıca Mahalle temsilciliğinden almak da neyin nesidir gülüm!
Senin nasıl bir demokrasi anlayışın var?
Karının çarşafa girmesine ses etmiyorsun da Pelin’in iki satır eleştirisine mi tahammülün yok?
Fırat?
Bak bi öpersem tur at!
İnsanın biraz duruşu, kasası olur kardeşim be!
Bak biz Kayıhan Pala’ya bile Bursa Erkek Lisesi’nde “İmpala Kayıhan” derdik; manda kasa, sağlam şase, 1964 model Chevrolet marka bir Teleferik dolmuşu gibidir Kayıhan.
Sen Turgut’un gazına gelip, Pelin’le niye uğraşıyosun bakiim?
Pelin bunalıma girdi ama bunalım Pelin’e giremiyor!
Bakın bir şey daha anımsatayım…
CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey hatırladığım kadarıyla Türkiye’de “cem evi” yapıp Alevilere armağan eden ikinci yerel yönetim temsilcisi…
Bu Orhan Sarıbal ve avanesi O’na karşı da entrika yürütüyor!
Dertleri eğer Alevilerin esenliği olsa, biraz kadir kıymet bilirler ama değil; bööğrek yemek bunların asıl meselesi!..
İnsanda biraz vefa olur!
Amaçları Büyükşehir’e de kendi adamlarını getirtmek.
Bu arada, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal’ı yürekten kutlamak isterim…
Devlet millet dostu bir tavır sergiledi DSP ve HDP’yle, gavur dostu poli-tikacılara karşı “Cumhur ittifakını” destekleme kararı aldı…
Bülent Ecevit’i çok yakından tanımış biriyim…
Bu gün yaşasaydı eğer, Aksakal’ı alnından öperdi inanın…
Yanarım yanarım, çok erken kaybettiğimiz Hüseyin Kul’la, Murat Özbilge’ye yanarım!..
Her ikisi de partide üst düzey yöneticilik yapmış olan bu iki insan yaşasaydı eğer, milletvekili olarak ülke siyasetine çok şey katarlardı, eminim.
Abi, adam “bor” madenini ekonomiye katıyor her şeye, herkese rağmen, düşünebiliyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır sözünü ettiğim kişi…
Emperyalist güçlerin muhalefetine rağmen denizlerimizde petrol ve doğalgaz arıyor ilk defa gerçekten…
Ve her ikisini de sisteme aktarıyor…
“Faktırın gidin, sizi gidi orostopol çocukları” diyerek tarihi hükümranlık simgesi Ayasofya’yı ibadete açıyor…
Her ile, her ilçeye son derecede modern hastaneler yapıyor…
Gidin görün, koridorları ağzına kadar dolu, özel sağlık kuruluşlarını devreye sokuyor…
Memleket havaalanlarıyla, binlerce viyadükle, kilometrelerce yol ve tünellerle bezeniyor…
İstanbul Havaalanı mesela, dünyanın gözbebeği oluyor…
Ülke oyun kurucu kıvamına yükseliyor son 300 yıldan beri…
Karabağ haftalar içinde geri alınıp, Azerbaycan’a teslim ediliyor…
Ve Aliyev, “Noldii Paşinyaan” deyip, Rusya’ya kafa tutuyor…
Buna rağmen uygulanan pörpekt dış politikayla Putin de mutlu ediliyor ve memleket ilk atom enerjisiyle tanışıyor!..
İkincisi Sinop’ta planlanıyor…
Avrupa’da yüzlercesi bulunan nükleer enerji santrallerine karşı bizim çevrecigil solucanlar ses bile çıkaramazlarken, buradaki gelişmeler karşısında da artık sus-pus oluyorlar!..
İçeride Süleyman Soylu, dışarıda MİT ve Türk Silahlı Kuvvetleri gavur uşağı PKK’ların ebesini belliyor!..
Ha! Bu arada…
CHP’de Bursa 2’nci bölgede 1’nci sıraya konan Hasan Öztürk kim ya?
Nerede, ne zaman, ne emeği geçmiş partiye?
FETÖ’den yargılaması süren ya da FETÖ dostu bazı Bursalı işadamlarının Hasan Öztürk’ün listeye konulması için kendi aralarında para toplayıp, CHP genel merkezine “sakal” bıraktıkları yönünde bilgiler ulaşıyor kulağıma!..
Çok bir şey değil canım, şöyle 15 milyon kadar falan!..
Bu kantar bundan sonra yaşanacakları biraz zor tartar!
Kantarın topuzu birilerinin bi şeysine fena girer!
Pek yakında onların kimler olduklarını da yazacağım…
CHP’nin 2’nci bölge, 2’nci sıra adayıysa Gelecek Partisi’nden Cemalettin Kani Torun…
Oraya nasıl geldiğini Kani Torun’a sorun?
Peki Atatürk nerde?
Atatürk hiç ölmedi, kalbimizde yaşıyor!
Uygarlık savaşında bayrağı O taşıyor!
Şekerli misin vay vay, kaymaklı mısın oy oy!