Yazarlar

Kafalar karışık

post-img

Kafalar Karışık.

 

Kafa karışık olunca, günlük işler bile, ortalama doğruda yapılamıyor.

Geçen iki haftalık süreçte yazmadım, daha doğrusu elim gitmedi.

Üç yıldır cebelleştiğim, kanser derdi bir bakıma nüks etti dedi, kan sonuçları.

Bursa da bunun net tanımı konamadığında, Doktorum Ankara Hacettepe Onkolojiye gitmemi önerdi.

Bende gitmeye karar verdim, verdimde.

 

Kış olduğundan Yüksek hızlı tren ile aktarmalı gideyim dedim. İş yerimde Pazar sabah 9 trenine baktım boştu. İş çıkışı gittim olağan olmayacak şekilde tren dolmuş.

Hepsi erkek yolcu, çalışan arkadaş ‘abi her halde bir toplantı var toplu bilet alınmış’ dedi

Çaresiz Kamil Koç’tan sabah 04.30 otobüsüne bilet aldım.

Ankara terminaline varış 10.15 gösteriyordu.

Hastane randevum 12.30 olduğundan, hastaneye yakın otele eşyalarımı bırakmak için fazlasıyla zaman vardı.

Gelin görün ki, otobüs değil şehir içi halk otobüsü. Maşallah her yerde uzu n molalar verdi, (otobüs aslında Bursa/Samsun seferi yapıyor) hatta Ankara girişi Temelli’de bile.

Ankara terminale girince 2. Şoför dinlenceden geldiğinde derdini öğreniyoruz otobüsü kullanan şoförün, meğer beyefendi Ankara terminalinde, 50 dakika mola vermemek için yolda zaman tüketmiş.

Hey maşallah, yolcu hastaneye veya bir randevuya yetişecekmiş, umurunda değil.

O zaman yolculuk planlamasında saat niye belirtiyorsunuz. Deyin ki vardığında varır.

Yani Kamil Koç sahipsiz merdiven altı firmaya dönüşmüş…

 

Tabi eşyalar ile hastaneye koşturduk. Terslik başladı mı devam eder.

Meğer çekim Pazar olduğundan 7no lu binada olacakmış.

Yazıyor ama bilmediğimizden, ana bina bölümlerinden biri zannettik. Ama çocuk onkoloji hastanesindeymiş. O da yürünemeyecek kadar uzak.

Güvenliğe taksi çağırmak için yardımcı olun diyorum, umursamaz tavırla hayır cevabı alıyorum.

Dışarıda yağmur olabildiğince hızlı yağıyor. Allahtan bir doktor çaresizliğimizi görünce, hasta nakil ambulansı çağırıdı da biz MR çekim yerine vardık.

Varıyoruz da üzerimdeki iç çamaşır dahil sırılsıklam, koşturma, stres.

Bir hemşire kardeşimiz halimi görünce, acıyıp hastane kıyafeti veriyor da öyle çekime giriyorum.

Hani devlet diyor ya kanser tedavisi ücretsiz diye.

Pek inanmayın MR ve PET CT çekiminde normal sıra iki ay sonra, fark öderseniz 20 gün kadar sonra.

Bir daha önce çekim CD leri götürdüyseniz okuma/kayıt parası ayrı. Aşağı yukarı vezneye üç bin liraya yakın ödeme çıkıyor karşınıza.

Benim yaşadığım bu stres, Kamil Koç şoförü beyefendinin keyfinden, ne o terminalde fazla durmayacakmış;

Kamil Koç’ta bunu yapana da kontrol etmeyene de yazık.

Asırlık firmanın tüm değerlerini yok etmişler.

 

İYİ Partinin ergenlik problemleri

 

Bizlerde kafa karışıklığı olurda partilerde olmaz mı?

İnsanlık hali!

İyi partiye bakıyorsunuz, yeni kurulmuş bir parti,

tam bir ergenlik döneminden geçiyor, kafalar karışık.

Bir kısım Genel İdare Kurulunun, görüldü ki çoğunluğu kendilerini bulutların üstünde görüyor, ayakları yere basmıyor.

Onlara göre;

İYİ Partinin, Öyle taban gücü var ki, CHP ile işbirliği yapıldığında dolayın, bu olağan üstü kalabalık kitle gelmiyor/oy vermiyor.

Hele yalnız başlarına bi kalsalar önümüzdeki seçim iktidardalar.

Akşener’in söylemi var ya, hadi ordan sende.

 

Ya İstibdat ya Hürriyet.

Akşener’in dilinden düşürmediği ama değerini kavrayamadığı bir cümle var,

‘ya istibdat ya hürriyet’.

Kendisi tarihçi, bir incelesin bu olayı. 2.Meşrutiyet dünya bağımsızlık mücadele tarihinde en üst sıralarda yer alan ve millet meclisini (meclis-i mebusan) Padişah 2. Abdülhamit’e rağmen hayat geçiren bir başarının simge cümlesidir.

Halk arasında ‘salâvat ile ağza almak’ diye bir cümle vardır. İşte bu simge cümle ‘ya istibdat ya hürriyet’i’ salâvat ile ağza almak lazım.

Ulu orta kullanarak, günlük beceriksiz politikalarının aracı olarak değil.

Elbet siyasi partiler kendi ilke ve programları ile hareket ederler, etmelidirler.

Ama öyle anlar vardır ki, halkın için,

 

Halkı yok etmeden var olmak esastır.

Kendi değerlerinden taviz vermeden;

İstibdada (tek adam yönetimi) karşı, Bağımsızlık(hürriyet). Gericiliğe karşı laiklik. Hukuksuzluğa karşı adalet. Sömürüye karşı hakça paylaşım.  Misakı milli sınırları içinde eşit yaşam hakkı;

Daha doğrusu insan haklarını kırmızıçizgileri olarak görüp

Ya da adını ne koyarsanız koyun

Gerçek ‘ya istibdat ya hürriyet’ mücadelesi vermektir bunun adı.

Kayıkçı kavgasına dönüştürmeden.

Rüzgârının nerden geldiği belli olmadan dönen fırıldaklara benzemeden.

 

Bu koca delikte ne var, bekleyip görelim.

Benim Kamil Koç maceram dönüşte de sürdü, sürmese şaşardım.

Eskişehir’den YHT den indikten sonra ikindi vakti bindik otobüse. 

Hani durum hallice.

Yola çıkıca host kardeşimiz oturdu şoförün yanına, vallaha hiç susmadı desem yeri var.

Magazin, haber, fıkra gırla gitti.

Ama bir fıkrası var anlattığı tam günlük politikaya İYİ denk geliyor.

 

Allahuekber dağlarında, bir usta, dört acemi, toplam beş avcı ava çıkmış.  

Usta avcı bir oyuğun başında durmuş hepsine, siper alın bekleyin buradan tavşan çıkacak demiş ve dediği gibi olmuş. Tavşanı vurmuşlar.

Bir küçük mağara önünde durmuşlar, burada geyik çıkar diye uyarmış, siper alıp beklemişler ve geyiği avlamışlar.

Biraz daha yol alınca büyükçe bir mağara ağzı ile karşılaşmışlar, burası ayı ini çok dikkatli olun diye uyarmış usta avcı. Uzun bekleyiş sonunda çıkan ayıyı tabiri caizse indirmişler.

Bu işten keyif alan acemi avcılar alaca karanlıkta devam etmek isteyince usta avcı onlara uymak zorunda kalmış.

Koca bir delik, daha çok büyük bir mağara ağzı gibi bir yere gelmişler.

Usta duraklamış kafası karışmış  ‘vallah bende bilmiyorum ne çıkar, bekleyip görelim’ demiş…

Sabah haberlerinde,

“Allahuekber dağlarında, tünel çıkışında beş avcının tren altında kaldı” haberleri yer almış.

Bize hepsi için İYİ insanlardı, yazık oldu demek düşüyor.

 

Bu tren, İYİ Parti yönlendirmesi ile üzerimizden geçer mi?

 

İyi partinin, CHP’nin özellikle büyükşehirler için yaptığı, ittifak teklifine verdiği olumsuz cevap bana göre, siyasi sonunun başlangıcı.

Fıkrada olduğu gibi vallaha tünelden tren başka bir şey çıkmayacak. Hepimizin üzerinden geçecek.

Bu iktidara İyi Parti sayesinde sayılabilecek, verilen/verilecek psikolojik üstünlük ile olacak.

Bu durumda, trenin üzerlerimizden geçmemesi için İYİ dileklerimizden ve âmin demekten başka yapacağımız kalmadı gibi.

 

Bakın, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayları kimlermiş.

 

Kafalar karışık demiştim ya. Ankara’da da öyle görünüyor. Salı akşamüstü (dün), Ankara merkezli bir telefon geldi. Açtım, bir bant kaydı, daha doğrusu dijital bir anket.

 

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı için;

AKP adayı Mustafa Dündar’a oy verecekseniz, BİR’e.

CHP adayı Mustafa Bozbey’e  oy verecekseniz, İKİ’ye.

İYİ Parti adayı Selçuk Türkoğlu’na oy verecekseniz ÜÇ’e basın.”

 

Burada ilginç olan AKP adayının Alinur Aktaş olarak ifade edilmemesi.

Anketi kimin yaptırdığını bilmiyorum.

İlk düşüncem böyle bir tablodan AKP adayının ipi göğüsleyeceği.

Nedeni basit, CHP adayının Nilüfer Belediye Başkanlığından kalma yükü, bagajı çok.

İYİ parti adayı ise şehirde demokrat kişiliği ve bagajsız olması ile tanınıyor.

Bu da bayağı bir oy demek. 

Bu sonuçta İYİ parti adayı Türkoğlu olduğu sürec;

AKP adayının, burada kusura bakmasın, kim olursa olsun kazanacağı.

Ayrıca, bu bakış açısı ile Türkoğlu şahsında İYİ Partinin Büyükşehir seçimlerinde daha yukarıları zorlayacağını düşünmeden edemiyorum.

 

Yani benim de kafam karışık…

 

Diğer Haberler