14 Şubat’a günler kala sevgilisi olanlar hediye alma ve o günü özgün bir şekilde kutlama telaşına girdiler.
Ne de olsa aşk denilen duygu iki özgün insanı sıradışı bir ilişkide birleştirmez mi?
Yalnızlıktan kurtulamamış olanların hüznü ise içler acısıdır.
Kısmetini beklemek yıpratır insanı...
Fark edilmeme, beğeniye muhatap olamama duygusu insanın içini acıtır...
Onda niye var, bende niye yok sorusu çıkmaz akıllardan...
***
Öyle ya, yalnızlık her insanın korkulu rüyasıdır.
Tabii ki yalnızlık duygusuna bakış açısı ve başa çıkma yöntemleri kişiden kişiye değişir.
Kimileri bunu sosyalleşerek aşmaya çalışır, kimileri de daha çok içe kapanır...
Aşkı bir tünelden çıkışın aydınlığında bulanlar da vardır, bir tünelin karanlığında kaybedenler de...
***
Yalnızlığı terk edilmişlik gibi algılayanlar vardır.
Halbuki yalnızlığın sübjektif ve objektif tanımları yapılabilir...
Zira yalnızlık olgusu karmaşık bir konudur.
Arzulanan yalnızlık vardır, istenilmeyen yalnızlık vardır.
Birinde siz uzaklaşırsınız, diğerinde sizden uzaklaşırlar...
Kişiyi üzen olaylar genellikle onun iradesi dışında gelişen ve onun etkileme gücüne sahip olmadığı süreçlerdir...
Ayrıca insan bazen yalnız olurken, bazen de çokluktan sıkılabilir...
Psikolojik problem yaratan kronik yalnızlıktır...
Diğer yandan yalnızlık faydalı da olabilir.
İnsanın kendini ve dünyayı anlaması, tanıması, başkalarını tanıması için bir zemin oluşturabilir.
Doğu toplumlarında yalnızlık acı, terkedilmişlik, kimsesizlik ve mutsuzluğu çağrıştırır.
Halbuki Batı toplumlarında bireyselliği çağrıştırabilir.
Yalnızlık sosyal ilişkilerdeki tecrübesizlik ve başarısızlık sonucu beklentilerin gerçekleşmemesi ve duygusal bir boşluk oluşması şeklinde de yorumlanabilir.
***
Demekki önemli olan sizin yalnızlığa yüklediğiniz anlamdır...
Arzulanan ihtiyaç duyulan ve sevilen kişi veya kişilerle birlikte olmaktır.
O nedenledir ki sevmedikleriniz gidince rahatlar, sevdikleriniz gidince üzülürsünüz.
Doğduğu andan itibaren insan çevresi ile ilişki kurar.
Bebek olarak anne ve babası ile yakın ilişkide olur.
Ergenlikte arkadaşlar ve sevdacıklar ortaya çıkar.
Yetişkinlikte sevgi ile derin ve anlamlı bir ilişki kurmaya çalışır insanoğlu...
Yaş, cinsiyet, cinsel yönelim, dini inanç ve etnik grup fark etmez, herkes aşık olur...
Bu nedenle aşk şarkıları, şiirleri, filmleri evrenseldir.
Aşk bir yaşantıdır ve bu yaşantıya verilen anlam kişiye göre değişir.
Kimi karşı karşıya oturup ötekinin gözlerinin içine bakar...
Kimileri de yanyana oturup aynı yöne aynı niyetle bakarlar...
Saint-Exupéry’nin dediği gibi…
***
14 Şubat günü kutlanan Sevgililer Günü aklı başındaki insanları mutlu etmeye yeter mi?
Unutmayalım ki bir yıda 365 gün vardır ve ‘yalnızlık ömür boyu’ sürer...
Bu nedenle Sevgililer Günü’nde yalnız olmak önemli değildir.
Önemli olan diğer zamanlarda etrafınızla kurduğunuz ilişkinin niteliğidir.
İlişkiler yatırım gerektirir, canlıdır, doğar, büyür, gelişir, sizden beslenir ve sizi besler.
Önemsemediğiniz ve geliştirmediğiniz bir ilişki canlı kalamaz.
Sevgiliniz veya eşiniz olsa da, olmasa da...
Eşiniz sevgilinizse ne mutlu size…
Hiç yaşlanmazsınız, ihtiyarlamazsınız…
Bunun için reçete çok basit : Seni seviyorum, özür dilerim, affedersin kelimeleri yeterli…
Samimiyetle söylenmişlerse…
Umarım gün gelir, sevgi ikliminin sıcaklığında ömür boyu tatil yaparsınız...
Umarım, kokladığınız çiçekler kadar koklanırsınız.