Yazarlar

Kapitalizme yaşam bedava!

post-img
Orhan Veli ‘’Bedava’’ isimli şiirini bugün yazsaydı, karşılık ödemeden faydalandıklarımız arasına havayı, yağmur çamuru, acı suyu koyamayacak, ironisini yeniden kurgulamak durumunda kalacaktı. Zira ‘’insan hakkı’’ olarak tanımlanan ve nitelikli bir çevrede özgür, eşit, tatmin edici yaşam koşulları olarak sıralanan ‘’çevre hakkı’’ için ciddi bedeller ödüyor günümüz insanı. Ağaçları, dereleri, ovaları, havası, havzaları için. Mersin Akkuyu’ya Nükleer santral yapılmasın diye, Hopa’ya, Fındıklı’ya, Uzun Göl’e, Yeşilırmak Vadisi’ne, Munzur’a, Fethiye’ye HES’ler kurulmasın diye, dağlarında siyanürle altın aranmasın, şehirleri kentsel dönüşümle viran edilmesin diye… Sermaye doğayı metalaştırıp, karına kar katarken öyle pervasızlaşmıştır ki; önceki gün Antalya Manavgat’ta yaşam alanlarını korumaya çalışan köylünün üzerine firma güvenlik elemanlarınca ateş açılmıştır. Su artık bedava değildir. Onur Hamzaoğlu… İhtisas alanı halk sağlığı olan bir bilim insanı. Kocaeli Üniversitesinde profesör. 2005 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmada Türkiye’nin ikinci büyük sanayi havzasında, Dilovası’nda meydana gelen 100 ölümden 33’ünün kanser nedenli olduğunu saptadı.     Arkadaşlarıyla yaptığı son çalışmasında yine Dilovası’nda sanayi atıklarının ekosistem üzerinde yarattığı etkileri araştırdı. Annelerin ilk sütünde, bebeklerin ilk kakalarında kabul edilebilir sınırların çok üzerinde ağır metaller saptadı ve bulgularını kamuoyuyla paylaştı. Ne zaman? 2011 yılında, tam da Kocaeli’ne dördüncü demir çelik fabrikasının yapılacağı yöre insanı arasında duyulmaya başlamışken. Hakkında halkı paniğe sevk etme iddiasıyla çok sayıda soruşturma açılan ‘’şarlatanlıkla’’ suçlanan, üniversite yönetimi tarafından da araştırma etiğine uygun davranmadığı gerekçe gösterilerek uyarı cezası alan Hamzaoğlu’nun yaşadıkları ‘’ Kapitalizmin Kıskacında Doğa, Toplum ve Bilim’’ kitabında detaylıca anlatılıyor. Eylül sonunda çıkan kitap, on dokuz bilim insanı, akademisyen ve araştırmacının makalelerinden oluşuyor. Kitapta bilimsel bağımsızlık, bilimin toplumsal işlevi, bilginin gerçek sahibinin kim olduğu konuları Hamzaoğlu olayı etrafında tartışılıyor.       Hâlihazırdaki tutuklu akademisyen, yayıncı, yazar, avukat, öğrenci sayıları biliniyorken ve açıklanan demokrasi paketlerine rağmen biz henüz ifade özgürlüğü talebi düzeyinde bir toplumken, bağımsız bilimsel araştırma yapmak ve halkın gerçekleri öğrenmesi için paylaşmak, sonrasında yaşanacak zor bir süreci göze almak demek. Göze alıyor Hamzaoğlu. ‘’Bilimsel bilginin sahibi toplumun kendisidir, araştırmanın sonuçlarını söylemeseydim aynaya bakamazdım’’ diyor. Kapitalin kıskacındaki araştırmalardan, araştırmacılardan, saygın bilim dergilerinden sağlık sektöründeki dev şirketlerden örneklerle dolu kitaptan, biz, aynaya rahatça bakabilenlerle devam edelim. Prof. Dr. Irving Selikoff bunlardan biri. 60’lı yıllarda mucize mineral olarak anılan ve ABD ekonomisinde çok önemli yer tutan, inşaat sektöründe kullanılan asbest ’in, insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştıran Selikoff, yıllarca süren mücadelesi sonucunda, ölümcül hastalıklara yol açan bu maddenin yasaklanmasını sağlamış.(1986). Makalelerde ilerledikçe, doğru bildiği yolda tek başına halk için yürüyenlerle karşılaşmak, bilimsel gerçekliğin üstün geldiği örnekleri okumak umut veriyor insana. Meraklılarına kitabı önerelim ve Atatürk’ün sözleriyle bitirelim. ‘’Hayatta her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilim ve tekniktir’’

Diğer Haberler