Yazarlar

Su şehri

post-img
Yaşamın kaynağı, tarihte varolmanın şartı SU ... Suyun etrafında oluşan yerleşim alanları zamanla kendi medeniyetlerini oluşturmuşlar ve buralardan köklü kültürler ortaya çıkmıştır. İnsanların dillerine de kültürlerinede inançlarınada yansımış, en saygın kelimeler suyu tanımlamak için kullanılmıştır. . Tarih boyunca su kutsal sayılmıs ,sadece temel bir ihtiyaç değil,maddi ve manevi temizlik sembolü, sesinin dinginliği ile ruhları tedavi eden bir sağlık unsuru , insanın hatta canlının olduğu her yerde hayatın kendisi olmuştur. Su kutsal sayılmış, canlılara su vermek hizmet ve hayır kabul edilmiştir.Hatta suyun bir çeşmeden daimi akışı ile hayır işleminin sürekli olacağı inancı her köşede bir çeşme hayratı yapılmasına sebeb olmuştur. Türk Devletlerinde hüküm süren hemen hemen her sultan, sadrazam,üst yönetici sosyal yaşantı ve mimaride önemli değere sahip çeşmeler yaptırmıştır. Bursamız Su Şehriydi...60-70 li yıllarda Bursalılar İstanbula gittiğinde hayıflanırlardı " nasıl bir Şehir su bile parayla" diye. Su gurmesiydi bu şehrin insanları her yerimiz çeşmeydi. ,suyun para ile alınmasına anlam veremezdi Bursalılar... Çok iyi anımsadığım Fransız Pik çeşmeler vardı.70-80 cm yüksekliğinde siyah üzerinde çiçek desenleri olan çeşmeler nasılda güzeldiler..Cumhuriyetin ilk yıllarında içme suyu şebekesi yenilenirken Fransız Pont Amousson firmasından 150 adet getirilen üstte bir butonu olan basılınca suyun akan çeşmeler. 80 yılların başına kadar tek tük var olan ve ne yazik ki günümüzde yok olan o siyah minik çeşmeler.. Mahallelerimizde Kartacalı Animalin yaptırdığı söylenen künk şebekesiyle evden eve akan Pınarbaşı suyu, Uludağa çıkarken adım başı gördüğümüz kaynaklar mahalle çeşmeleri birer birer anı oldular.. Mahalle çeşmeleri günümüzdeki sosyal medya platformları gibiydi akşam üstü evin genç kızları, delikanlıları çeşme başına gelir tanışmalar ,arkadaşlıklar, , sevdalar, evlilik hayalleri, yaşam bu çeşmelerin başında kurulurdu. Ellerinde bakır güyümlere aktıkça soğuyan suyu doldurur soğuk su güyümün yüzeyinde binlerce su damlası bırakırdı..Kimbilir ne hayaller ne anılar saklardı o damlalar... Suyumuz sanayileşmenin paralelinde başlayan göçlerle yetmez oldu... 90 yıllarda ise istanbullular hergün onlarca tankerler gelip suyumuzu alıp istanbul da su istasyonlarında satmışlardı.. Uludağın Pınarlarından süzülüp gelen suyumuz yetmeyince kuyular açıldı o enfes tadı bozuldu suyumuzun .. Suyumuz öylesine özeldi ki Nuri Erbak Gümüşçeken de kurdugu ilk gazoz imalthanesinde gazoz imal etmek için kullandıgı suyu imalethane daha sonra inönü caddesine taşınınca özel bir hatla o yeni fabrikasına taşıdığı söylenirdi 70 yılların sonu 80 li yılların basından sonra ne suyumuz tadı kaldı ne o güzelim çeşmelerimiz... Şİmdilerde bir kaç semtte var olan yaşama direnen çeşmelerimizi ve en önemlisi suyumuzu korumalıyız..

Diğer Haberler