Yazarlar

Teknoloji ve çocuklarımız

post-img
Bilgi , diğer tüm  üstyapı kurum ve kavramlarında olduğu gibi , ulus içi ve uluslararası güç ilişkilerinden muaf değildir. Yani ‘’ hakim ‘’ kültür ,  ideoloji ve politikalardan bağımsız bir ‘’ saf bilgi’’ yoktur… Peki  , ‘’bilgi’’ ya da onun disipliner şekli olan ‘’bilim’’ i doğuran ve belki de daha önemlisi geliştiren şey nedir? En birinci neden , merak duygusudur.(Peki bu merak duygusu neden hep Batılılarda var , Doğulu toplumlar neden merak etmez diye soracak olursanız , bunun yanıtının başka bir yazının tamamını kapsayacak kadar uzun olduğunu söylerim) İkinci ama belki de daha önemli neden ise ‘’kullananılabilir’’ oluşu. Özellikle de günümüzde ‘’teknoloji’’ ile bire bir ilişki içinde olması gerekiyor. Bunun anlamı şu; eğer bir bilimsel çalışma , teknolojik bir ürün doğurmuyorsa, kapitalist üretim ilişkisi hakimiyeti altındaki günümüz konjonktüründe hiçbir devlet veya şirket o bilimsel araştırmayı finanse etmiyor. Sadece günümüzde mi? Bana kalırsa Bilimsel Çağ’ ın başlangıcı kabul edilen 1500’lü yıllardan beridir değişen bir şey yok bu konuda… Bu durum değişebilir mi ,ya da daha doğru ifadeyle ‘’güç ilişkileri’’ nden azade bir ‘’bilim’’ yaratılabilir mi? Tüm bu sorular önemli tabii de bu yazının konusu değiller aslında. Benim buradaki meramım , hayatımızın artık ‘’zorunlu ‘’ bir vazgeçilmezi haline gelen ‘’teknoloji’’ ve onun özellikle çocuklarımızla ama küçük büyük tüm toplumla olan ilişkisi. Teknoloji, elbette bir gereklilik ama onunla geçirilen zamanı iyi ayarlayamanın da bir ‘’bağımlılık ilişkisi’’ yarattığı da aşikar bir durum. Hangimiz özellikle akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla çocuklarımızda ‘’telefon bağımlılığı’’ geliştiğinden ve bunun anne baba ilişkisine büyük sekte vurmasından tutun da okul performanslarının düşmesine kadar bir dizi sorunu tetiklediğinden yakınmıyoruz ki? Asosyal , çevresiyle hiçbir iletişimde bulunmayan ya da bulunsa da bu iletişimin son derece sağlıksız ve sorunlu olduğu ,her şeyi ‘’google’’ ladıkları için merak ve araştırma yetisinin kaybolduğu , öfkeli ve duyarsız bir neslin geldiğinin eminim herkes farkındadır. Bu ‘’bağımlılığın’’ çocuklarımızda meydana getirdiği ‘’patoloji’’ leri sevgili Timur Akkurt’tan alıntılayarak vereceğim: » El motor becerilerini yitirdikleri için bilişsel olarak bu alana karşılık gelen kısımlar olması gerektiği şekilde gelişemiyor. » Komut vermeye alışıklar. » Komut almıyorlar. » Yüz yüze iletişimde çok başarısızlar. » Göz teması kuramıyorlar. » Klavye başında yaptıkları espri ve eleştirileri hayatın içinde yapamıyorlar.   » Kendileri dışında yaşanan dünya çok sıkıcı, ebeveynler zaten onlar için tahammül edilmesi en zor insanlar... 2000’li yılların başlarında doğan çocukların büyük bir kısmında görülen bu bozukluklardan özellikle 1.sırada olana dikkat edin. Buna karşı  bilişim teknolojinin günümüzdeki baş yaratıcısı ve yayıcısı konumundaki Silikon Vadisi’nin CEO’ları , çocuklarını kalm ve kağıdın kullanıldığı ,akıllı tahtasız , telefonsuz ve tabletsiz okullara gönderiyorlarmış. Gene yazıdan alıntılayarak, GOOGLE’nin bir üst yöneticisine olan Alan Eagle bakın ne yapıyormuş :   “Beşinci sınıfa giden kızım henüz Google kullanmayı bilmiyor, bunu yerine dikiş biliyor” diyor. Hedefleri bir gün kendi çoraplarını dikebilmekmiş. Bizim çocuklar bir ödevi için araştırma yapmayı bile doğru dürüst bilmiyor. Neyi nasıl arayıp bulacak hangi adımlarla problemi çözecek, en ufak fikirleri yok. Google’a sorarım diyor! O ne derse doğru o! Belki bir de Wikipedia... Akademik olarak zaten berbat durumdaki eğitim sistemimizin üzerine tüy dikilmiş durumda.’’   Bu durumda ne yapacağız?  Elbette ,teknolojiyi çocuklarımıza yasaklayamayacağımıza göre onu nerede , nasıl ve ne için kullanılacağını öğreteceğiz . Teknolojinin bilginin kaynağı değil ona ulaşmak için bir ‘’yol’’ olduğunu , önemli olanın merak ve araştırma duygusu olduğunu belleteceğiz onlara… Emin olun bir süre sonra (onların deyimiyle) her şeyi ‘’Google’’  lamamayı da öğreneceklerdir … Kalın sağlıcakla…            

Diğer Haberler