Yazarlar

Patronaj Körlüğünden, Ülke Körlüğü ne mi?

post-img
Patronaj Körlüğünden, Ülke Körlüğü ne mi? … Soma’dan gelen haberler, saatler geçtikçe yürekleri dağlıyor. Sanırım bu rakam belli aslında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanın bugün, 01 civarında yaptığı açıklamadan bu anlaşılıyor. “Kurtarma ekiplerimiz üç civarına kadar dinlenecekler “ diyor, sonrasında ”havalandırma fanların yönü ters çevirme kararı aldık, dokuz kişilik acil durum ekibimizle” diye bir başka cümle kuruyor. Tam bir bilgi kirliliği sanırım bu planlı bir şekilde yapılıyor. Toplumu alıştıra alıştıra (alıştıracak ne kaldıysa) acı sona hazırlıyorlar. Basında, Soma’ya güvenlik güçlerini yığdıkları yer alıyor, bir infialden korkup, güvenlik takviyesi yapıyorlar galiba ve bunun için zaman kazanmaya çalıştıkları anlaşılıyor.Bakanın açıklamalarının, satır aralarına teknik gözle bakarsak; 15 Mayıs Perşembe günün ilk saatleri itibari ile “Fanları yönünü ters çevirdik” demek, fanları içeri taze hava verme konumundan, içerdeki kirli havayı tahliye ediyoruz anlamına geliyor. Demek ki taze hava ile yangın artmış, karbon monoksit alabildiğince yükselmiş ve de içeride hiç canlı emekçi kalmamış. İktidar olayı tüm çıplaklığı ile biliyor. Gerekçe ekipleri dinlendirmek. Bu kadar yalan olabilir, siz devlet tüm olanakları ile Soma’da diye dünyaya ilan edeceksiniz, dış dünyadan ekip yardımlarını ihtiyacımız yok diye ret edeceksiniz, sonra çıkıp “ekipleri dinlendiriyoruz” yalanını söyleyeceksiniz. Buna kargalar bile güler. Aslında gerçek galerilerde ortam o kadar kötüleşmiş ki, tam donanımlı kurtarma ekipleri bile görev yapamıyor, bi düşünelim, hiç orda can kalır mı? Keşke yanılmış olsam… Facianın, tetiklenme noktasında da tam bir bilgi kirliliği var. Bir trafo patlama söylemi almış gidiyor. Bu trafonun yer üstünde olduğu bilgileri var, bu durumda trafo patlaması bu kadar büyük bir faciaya sebep olur mu? Bunun, hiç mi hiç teknik bir yaklaşım olmadığını saatler geçtikçe olay yerinde bulunan uzman konuşmalarından öğreniyoruz, onların satır aralarda kullandığı kelimelerden bulmaca çözer gibi, ülke sonuçlar çıkarmaya çalışıyor. Kimler ne diyor ya da daha doğrusu ne demeye çalışıyor; CNNTÜRK canlı yayınında, Ahmet Hakan, TMMOB Maden Mühendisleri Odası eski (yenisine ne olduysa) Başkanı Mehmet Torun ile konuşuyor. Torun özetle, “Türkiye’yi güvenlik riski bakımından 7 bölgeye ayırdıklarını, Soma havzasının en riskli bölgelerden biri olduğunu. Riski artıran nedenlerden birinin eski damarlar ve de çalışılan katmanlardan kaynaklandığını, bu tip ortamlarda tetikleyici unsurlar olmasa bile kendinden kızışma ile yangın başlayabileceğini belirtiyor”. Ahmet Hakan’ın soruları arasında ise “ Öyleyse, bu bölgelerde üretim yapmak için uygulanabilen teknolojiler var mı, bu bölgeleri kimler tanımlayabilir, önceden ortamda meydana çıkan belirtiler olur mu, vardiyalarda bildiğiniz kadarı ile maden mühendisi görev yapıyor mu” Sn Torun’un bir mühendis olarak verdiği cevaplar beni dehşete düşürdü. Diyor ki “Riski yüksek bölgelerde de üretim, özel teknik tedbirler alınarak yapılabilir. Vardiyalarda elbette Nezaretçi dediğimiz Maden Mühendisleri görev yapıyor. Ocakta riskin artığı mühendisler ve de deneyimli ustabaşılar tarafından anlaşılır; Facia sırasında beş maden mühendisi zaten ocakta idi, iki arkadaşımız vefat etti, üçü hala ocakta biz zaten onlar için bekliyoruz (hani karşımda olsa bu cümleden sonra yüzüne tükürmek geldi… Bu cümleler yayında net söylendi. Diğer üç yüz küsur can bir şey ifade etmiyor galiba bey’e) Facianın geldiğinin önceden tespit edilememesi iş körlüğünden olmuş gibi duruyor” (İş körlüğü cümlesinin doğrusu, İŞYERİ KÖRLÜĞÜDÜR. Bu da işyerinde tehlike oluşturabilecek belirtileri, alışkanlıklardan dolayı fark etmemek, önemsemek anlamına gelir. Basit bir örnek, evinizde, sitenizde merdiven korkulukları olmazda, dışarıdan gelen bir misafiriniz sizi uyarır ya da biri düşer yaralanır o zaman fark ederiz tehlikeyi) Ama bu yüzlerce canın sorumluluğunu taşırken, birde o ocakta bulunma nedeninin buysa, bunun için para alıyorsanız, bunun affedilecek yanı yoktur ki o canlar, yaralı haliyle bile cankurtaran sedyesinin kirletmeme duyarlılığı içindeyken… Ahmet Hakan bir başka konuğu Türk-İş’e bağlı Genel Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş.Benzer sorular var, ama cevaplar hiç mi hiç aynı değil “Sn Alabaş, on yıl kadar, Zonguldak havzasında madenlerde çalıştığını sonrasında sendikal görevlere geldiğini anlattı öncelik ile. İlginç tespitleri var, Facia olan ocakta havalandırma sisteminin ortak bir enerji hattından güç aldığı, ana hatta meydana gelen bir arızada tüm galerilerde ki fanların devre dışı kaldığını, ayrıca gerekli yeterlilikte tahlisiye kuyularının açılmadığını” söyledi. EN SON TESPİT BELKİDE TÜM FACİAYI AÇIKLIYOR… “Kömür ocaklarında vardiyalarda nezaretçi tabir edilen, iş güvenliği ve işçi sağlığından sorumlu maden mühendisleri var. Bunların görevi tüm güvenlik tedbirlerini almak/ aldırmak. Yasaya göre, ocağı kapatma yetkileri bile var. Ne yazık ki gelin görün ki işçide, nezaret mühendisi de aynı patron adına çalışıyor. Bu kişinin bağımsız denetim yapacağına nasıl inanılır, nasıl ocağı kapattıra bilir” İşte bu facianın düğümlendiği kaos noktası… İktidar olarak, TKİ’nin 130 $/ton maliyet ile kömür çıkardığı ocağı, PAYDAŞ BİR ŞİRKETE 23,6$/ton maliyet ile taşere ediyorsun, bunu içinde %15 TKİ payı olmak kaydı ile. Peki, bu maiyet nasıl düşer, önce yapılacağını beklediğimiz, teknik tarafından bakarak, geleneksel yöntemler yerine yeni teknolojik yapılanma ile düşer. Ya da emek ücretlerini kısıp, eleman sayısını artırıp, tüm güvenlik risklerini yok sayıp, “tüm cahiller cesurdur” türü bir anlayışla maliyet düşer. Peki, yasalar buna uygun mu? Kâğıt üzerinde kesinlikle hayır. Ne yapmak lazım, bürokratik görülen evrakları istediğince düzenleyip, imza altına almak lazım. Çalışma Bakanlığı Müfettişleri, denetime geleceği gün tüm donanımları bir bölgeye yığarsın, sonra kazadan kurtulan işçilerin anlattığı gibi 400 metrelere kadar, takım elbiseler ile indirtsin, bir saatte koca bir teftiş biter, gönül huzur ile imzalar alınır, raporlar dosyaya girer. Nezaretçi vardiya mühendisleri zaten senin elemanın, sana el altında da olsa uyarı yapsalar bile bugün yarın diye geçiştirirsin, yani işyeri körlüğü yerine “PATRONAJ KÖRLÜĞÜ” yaratırsın. Bir güzelde her gün dosyaya koymak için imzalarını alırsın, sapasağlam bir dosyan olur. (ayrıca bakmak lazım benzer işlere göre, bu mühendislere ne maaş veriyorlar, sus paylı mı acaba) Tüm bunlara bir de, iktidarın, bu faciayı bulanık, şeffaf olmayan bir duruma getirmek istemesi ve de RTE’nın, 19.Yüzyıldan örnekler ile olayı örtbas etme çabasına girmesi eklendiğinde, bu olayların yaşanılması kaçınılmaz olur. Olanlar gelecekte, bu tip felaketlerin yaşanacağının kötü bir habercisi gibi. Millet, iktidar tarafından, baskı ile “ÜLKE KÖRLÜĞÜNE” sürükleniyor. PAYDAŞ MEDYASI DA elinden ne gelir ise yardım ediyor devletin haber ajansı ile beraber. Yaşanalar ortada, göstermelik denetimler, göstermelik düzmece raporlar, içli dışlı paydaş şirketler; Yasalarda ki boşluklar… Öncelik ile başta TMMOB olmak kaydı ile meslek odaları ve siyasi partiler, madenlerdeki “nezaretçi mühendis” uygulamasının, patrondan maaş almayan, direkt bakanlık kadrosunda görevlendirilmesi için yasal düzenleme girişim başalatılmalıdır. Ayrıca Türkiye’nin imzalamadığı ILO (dünya çalışma örgütü) belgesini imzalaması için demokratik tüm baskı unsurlarını devreye sokulmalıdır. Özellikle özelleştirilen, taşere edilen maden ocaklarının, bağımsız denetimlere açılması için yasal düzenleme yapılmalı. Soma faciasının yaşandığı alan, uluslararası uzmanlarca desteklenmiş, TMMOB denetim ekiplerine açılmalıdır. Uluslararası uzmanlardan destek alınması, denetim ekibi üzerinde ki olabilecek iktidar baskılarını azaltacaktır…

Diğer Haberler