Yazarlar

Başkan'la sohbet

post-img
Tam bu yazıyı kaleme alıcam... Ak Parti Bursa Milletvekili Atilla Ödünç'ten telefonuma bir mesaj geldi. Şöyle başlıyordu mübareğin yolladığı metin: "Allah Teala'nın rahmetine, bereketine, vermiş olduğun nimetlerine, sağlık ve sıhhate şükürler olsun..." Zaten cümle düşük de... Hadi orayı geçelim. Allah'a dua edip, şükran hislerini dile getireceksin lakin bana, millete niye gönderiyorsun kardeşim? Duanı git tek başına camide yap. Ya da "Ahiret" yaz, 2222'ye mesaj gönder, yanıtı cebine gelsin! "Allah'ı" kullanarak siyaset yapmaya kalkışanlara gıcık oluyorum abi!.. İbadet de gizlidir, hayır işleri de... Mesela Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş'ın talimatıyla Korona salgınının hissedilmeye başlandığı 2020 yılından beri vatandaşlara ayni veya nakdi eski parayla 170 trilyon lira yardım yapıldığını biliyor musunuz? (Bunu kendisi söylemedi, danışmanından öğrendim bu arada...) Hiç duydunuz mu bu durumun siyasi malzeme yapıldığını? İnegöl Belediye Başkanı olduğu dönemde ihtiyaç sahipleri için bir market açan, herkesin eline her ay gerektiği kadar alışverişi gidip kendi başına yapmaları için birer kart veren benim bildiğim ilk yerel yöneticidir Alinur Aktaş. Tam 17 yıldır belediye başkanlığı yapacaksın, 4'ncü döneminde Bursa gibi bir metropolü partine kazandırıp, siyasi kariyerini taçlandıracaksın; hiç de öyle kolay bir şey değil bu. Eski Başkan Recep Altepe'ye "Tak sepeti koluna, hadi artık bakalım herkes kendi yoluna" denildikten sonra görev için Ankara'ya çağrılan 3 belediye başkanı vardı: "İnegöl'den Alinur Aktaş, Yıldırım'dan İsmail Hakkı Edebali, Osmangazi'dense Mustafa Dündar..." Cumhurbaşkanı son kez kimin kaç okka çektiğini ölçerken lafın arasında iki büyükşehir başkan namzetine "Niye sakal bırakmıyorsunuz, halbuki sakal size çok yakışır" dedi!.. Bunlardan biri Aktaş, diğeri Edebali'ydi... Her ikisini de daha sonra hafiften sakallı gördük. Kısmet Alinur Aktaş'ınmış; İsmail Hakkı Edebali'nin başını da daha sonra yerel yiyiciler yedi! Orhan Veli'nin İstanbul'u dinlediği gibi, Bursa'yı dinledik önceki gün Alinur Aktaş'ın ağzından... Onca yıllık belediye başkanlığı sürecinde akçeli işlerle en ufak alakasının olduğuna dair iğne ucu kadar bilgi bulunmayan Aktaş'ı da yemeye çalışıyor birileri! Gazetecilik refleksine sahip Özlem Yağmur ilk ciddi soruyu, "gri pasaport" olayını sordu Aktaş'a... Özlem de o gün çok afilliydi canım! Tiril tiril siyah bluzu, akşamdan özenle sürüp parlattığı kırmızı ojeleri, yazın hiç eksik etmediği Zeki Müren tarzı geniş güneş gözlükleri, değişik meyveli-çiçekli bin bir renkli kolyesi ve apartman topuklu ayakkabılarıyla geniş masada oturan diğer gazeteci hatunların hepsini silip süpürdü Özlem!.. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin gri pasaport vererek insan kaçakçılığı yaptığına dair kronik kırık plak solcu ve Atatürkçülerin iddialarına dair yorumum tek kelimedir: "Salakça!.." Zaten Alinur Aktaş'ın konuya dair anlattıklarını okursanız orada bulunan kimi köşe muhabirlerinden, ne demek istediğimi gayet iyi anlarsınız... Mesleğe başladığı yıllarda Mustafa Özdal'a biz "özdal..." derdik lakin, gelinen noktada Abdurrahman Çelebi oldu çıktı kerata; O'nun da gazetecilik refleksleri bir hayli gelişti zamanla!.. (Ha bu arada, sen Abdurrahman Çelebi'nin ne demek olduğunu kendisine anlat Ahmet abi (Ahmet Emin Yılmaz) yoksa, Evliya Çelebi ya da Çelebi Mehmet'in akrabası sanabilir bu çocuk!..) Dedi ki Olay Gazetesi Yazarı Mustafa Özdal Başkan'a, "Hiç kendinizi yalnız hissettiğiniz oldu mu"? İşte tam o an Alinur Aktaş'ın ellerini uzatıp, Mustafa'nın ellerini avuçlarının içine alarak "Çok yalnızım Mustafa'm" diyeceğini hayal ettim!.. Ve Mustafa'nın da gözlerini yuvarlayarak "Nasıl, nasıl, nasıl yani, nasıl" diye tepkisini!.. İşin şakası bir yana, gerçekten de çok yalnız bir görüntü veriyor Aktaş; sohbet sonrasında bu konuda pek çok gazeteci mutabık kaldı. Kim bilir, anlattığı gibi her şey kendi tercihiyledir belki de? Bursa Emniyet'i tam dört koruma vermiş Aktaş'a... Kesinlikle haklılar, bir bakan bacağından kurşunlandı, bir belediye başkanına doğrultulan namluyu koruması engelledi, bir diğer belediye başkanıysa yaşamını kaybetti bu kentte!.. Lakin daha sonra, "bu arkadaşları meşgul etmeye gerek yok" diye ikisini geri çevirmiş Aktaş... Öyle ki, "Esnaf ziyaretleri sırasında dönüp dolaşıp yanlışlıkla korumaların da ellerini sıkıyordum" deyince Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı, artık koptuk hepimiz!.. (Mustafa burayı pek anlayamadı!..) İyiydi ya sohbet, güzeldi... BUSKİ'nin Dobruca tesislerinde yapıldı toplantı... Gözüm, "içerisindekiler çalınmasın" diye zincirlerle bağlanmış buz dolaplarına gitti ara ara... Ve çıkışta da sol taraftaki bölüme çakılmış "çimenlere basmayın" yazılı metal tabelaya... Sapık mı bu millet yani, yolunda yürürken yandaki alana çıkıp, çimenlere basacak, üzerinde tepinecek?!. Hem dünyanın her yerinde çimenler basılmak içindir, bakılmak için değil!.. Bak kardeşcağızım... Bu adam kıymetli, dürüst, tecrübeli, becerikli ve ufku geniş bir insan... İleride Bursa'ya çok daha büyük hizmetleri dokunacak biri... Kanaatim o ki, özellikle kendi partisi içindeki birileri ileride başını yemek istiyor!.. Belediye bürokrasisi dahil, diğer kamu kurumlarındaki bazı insanlar "algı operasyonu" yapmak amacıyla dışarıdaki işbirlikçilerine Aktaş'ı yıpratabilmek için sürekli servis yapma halindeler... Bir "hanlar bölgesinin açılması" olayı bu kente yapılan asırlık bir hizmettir. Tarihte görülmediği kadar "arıtma tesisi" kazandırdı Bursa'ya Alinur Aktaş... Yine tarihte görülmediği kadar "yeşil alan" sunuyor Bursalılara... Şehir trafiğine yaptığı akıllı dokunuşları vicdan sahibi gözler çok iyi görüyor... Yapımına başlanan Acemler tüp geçitleri kısa sürede devreye girecek; önceki hafta oradan geçince gördüğüm, genişletilen Odunluk yolu bölgeye ferahlık getirmiş... İzmir'le, Mudanya yolu çatalında yapılan kavşak düzenlemesi takdire şayan... Yalova Yolu'ndaki raylı sistem eli kulağında, kısa sürede önce Şehir Hastanesi'ne, sonra da Görükle'ye uzanacak Bursaray hattı hep bizim bu sakallı başkanın gece gündüz süren çalışmaları ve Ankara'daki bakanlarla iyi ilişkileri sonucu yol alan projeler. Doğru adamın yanında durmak gerek. Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, doğru insanı desteklemek gerek. Bir yanlış vardı toplantı sırasında hissettiğim, o da geçen yıl Ramazan ayında yapılan bir televizyon çekiminde hakkında "Ulucami'ye ayakkabıyla girdi" iftirasını atan bir İnternet sitesinin yazarlarının çağrılmamış olmasıydı!.. İnternet sitesi önemli değil ancak, orada yüz parçasından 90 paresini eleştirdiğim Yüksel Baysal gibi yıllardır gazetecilik mesleğini yürüten insanlar vardı. Çağırın, gelsin... Dışlayarak, uzak tutarak olmaz! En akıllı insan, düşmanı bile olsa hasmını yakınınında bulunduran kişidir! Sen ikinci aşını ol, 28 gün sonra Korona'ya yakalan! Tam 14 gün boyunca acılar içerisinde hastanede yatıp, ölümden döndü Alinur Aktaş! Özellikle merak edip sorduğum hastalık seyrini anlatırken bir gün eşini arayıp, "Her halde artık bir daha görüşemeyeceğiz, hakkını helal et hanım" dediğini paylaştı!.. Güzeldi toplantı be... Samimi, sıcak, içten ve pazarlıksız bir sohbetti. Ercan Akyıldız'ın çıplak kafası, 20 yıldır kelinden beslenen Selahattin Adıgüzeller'inkini fersah fersah geçti!.. Eski Başkan Recep Altepe artık sık sık İşadamı Fatih Korkmaz'ın bulvarda açtığı Türkiye'nin en büyük ve donanımlı bilardo salonu FBN'de üç top sektirirken, halefi Alinur Aktaş'sa, hastalıktan yeni kurtulmasına rağmen tam gaz Bursa'nın sorunlarıyla uğraşmaya devam ediyordu. Lafın arasında Başkan'ın saç sakal tıraşı için gittiği kuaförü de öğrendik... Faik Çelik her seferde 500 lira bırakıyormuş berbere, mermere bak mermere!.. Aktaş'sa sakala 50, saça 100 lira veriyormuş meğerse indirimli. Bir de "Zeki Acar Hairstyle'ı denesin" derim... Ya da Almira Otel'de ustasının yerine geçen Kaşif Metin'e gitsin... "Vallahi yok, billahi yok " dese de ben Özlem Yağmur'un yine de yüzüne bir botoks olsun, bir ışık dolgu olsun, bir şey yaptırdığını düşünüyorum arkadaş!.. Dudaklar, Bülent Ersoy'unkiler gibi olmuş maşallah!.. Mustafa Özdal'ın nadasa bıraktığı sırma süpürge saçları da ayrı bir konu elbette!.. Bir gün onu da anlatırız.

Diğer Haberler