Yazarlar

Bayram Şekeri

post-img
İnsanlığın başlangıcından beri; şölenler, törenler, toylar, düğünler, elbette ki festivaller ve bayramlar toplumsallaşma bağlamında olumlu işlevler görmüştür tarih boyunca... Doğa ile savaşan insan; birbiriyle de savaşmaktan...Önce küsüp, sonra barışmaktan...Bu barış günlerini de şenliklerle kutlamaktan hiç geri durmamış...Özellikle bayramlar; ulusal ve dinsel içerikli olanlar...Toplumların geçmişinde çok daha anlam ve önem kazanmış. Her ne kadar küreselleşme bağlamında; ulusal ve geleneksel değerler giderek etkisini yitirse de...Yine de ulusal bayramlarda yurt sevgisiyle titreyen yüreklerimiz, dinsel bayramlarla da sevgi, barış, kardeşlik duygularını dolu, dolu yaşar. Gerçi son yıllarda siyasal aktörler eliyle/diliyle ülke parça pinçik edilecek duruma getirilse de...Bu halk bayram kutlamalarıyla; bağlarını pekiştirme çabası içinde... Bayram; önemli bir kavram sayılmış, bayramlarda küsler barışmış...Savaşlarda bile özellikle dinsel bayram günlerinde "ateş kes" yapılması kararları alınmış. Üstelik bayramlara ilişkin sözler de türetilmiş...Kimi hüzünlü sözler; yalnızlar ve yoksullar için söylenmiş, "Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime" denmiş. Kimi sözler de bayramların önemine vurgu yapmış; "Gelen komşu düğünü değil, bayram" diyerek... Bununla birlikte sürekli mutlu, dertsiz, tasasız insanların duygu durumları için de "deliye her gün bayram" sözleri türetilmiş. Geçmiş günlerde, özlemle andığımız, umutla yaşadığımız, dostlukla kucaklaştığımız o yetmişli yıllarda da; "hayat bayram olsa" diye ezgiler söylenmiş. Oysa bugünlerimize baktığımızda; "Ah nerede o eski bayramlar?" diye soran, sorgulayan bir halk var ülkemizde... Gülmeyi unutan, yaşamını zorlukla sürdüren...Yaşadığı ekonomik güçlükler yetmezmiş gibi, bir de demokratik hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan bir halk... Korku, kaygı, kavga, kargaşa; Ölüm Meleği'nin nefesi gibi her an halkın ensesinde...Oysa o halk bayramda konuklara ikram edilecek şekerleme, baklava, kahve; acaba nasıl alınabilecek diye endişe içinde... Komşuluk ilişkileri bitmiş, herkes birbirinden ürker olmuş. Özellikle çocuklar hiç güvende değiller.Komşuların kapısını çalıp da şeker, mendil, bayram harçlığı toplamak için nasıl sokağa bırakılacaklar?.... Nasıl ki ulusal bayramlarda "Vatan-Millet-Sakarya edebiyatı yapmak" alay konuşu, aşağılama konusu oluyorsa...Dinsel bayramlarda da; "dinsel duygular,din kardeşliği, küsleri barıştırmanın yüceliği, zekat-fitre üzerinden yoksullarla dayanışma geleneği" çoktan anlam ve önemini yitirdi. Öne çıkan yalnızca kavga...Ramazan ayının ardından gelen bayramın adı üzerinden bile kavga, tartışma, çatışma...Ramazan Bayramı mı denmeli, Şeker Bayramı mı?... Canın ne istiyorsa öyle söyle be kardeşim!...Yeter ki dayatma başkalarına kendi söylemini...İsteyen Şeker Bayramı desin,isteyen Ramazan...Ama biz çocukken Şeker Bayramı denirdi; üç günlük bayram süresince de bol, bol şeker ve baklava yenirdi...Hiç kimseler de bayramın adı üzerinden tartışmaya girmezdi. Gerçekten de ne oldu bizlere?... Hangi çirkin eller dokundu kardeşliğimize?... Bu bozuk düzeni yeniden onarmak...Birbirimize güvenip, dostça, kardeşçe kucaklaşmak...Günün birinde gerçekleşir mi acaba?... İşte güler yüzlü, dost yürekli bir genç adam; İstanbul yerel yönetim başkanlığı için yola çıkmış.Yalnızca hak, hukuk, olmasın yolsuzluk,herkes birbirine güvensin, yeniden egemen olsun barış ve kardeşlik diyor. Ama kin ve düşmanlık yüklenmiş dogmatik beyinler; onu anlamaktan uzak ve ona kurmak için tuzak durmaksızın çabalamaktalar. Oysa sorunlar çok...Ülkenin saygınlığı, uluslararası alanda yarışacak gücü her geçen günle birlikte tozumaya uğruyor, eriyor, tükeniyor.Ülke göz göre, göre elden gidiyor.Ekonomik sorunlarımız, güçsüzlüğümüz,başımıza türlü dertler açıyor. Artık kurşunların değil, paranın yengi ya da yenilgide etkili olduğu bir dünyada...Kimileri henüz uyanmamış uykudan, pek renkli bir rüyada...Halka boş masallar anlatıyor. Bayramlar; dostlukları perçinlemek, barış ve kardeşlik duygularını yaşatmak için bahane, vesile, gerekçe, neden olmuştur geçmişimizde...Ama günümüzde;halkımıza illet, zillet, terörist diyen siyasal egemenler...Din bezirganlarının kindar söylemleriyle;eline pala kılıç alıp, kendisi gibi yaşamayanları katletmeye niyetlenen bağnaz, yoz, yobaz bir topluluk... Sorunlar çığ gibi büyürken, herkes kendi derdine düşmüş, yaşam savaşımında ayakta kalma uğraşında; giderek unutuluyor insanlık... Tuzu kuru olanlarla, tuz bulamayanlar arasında daha da açılan uçurumlar... Sonuç olarak hiç de iyi değil koşullar...Ama yine de geleneksel olarak kutlanıyor ve bundan böyle de kutlanacak bayramlar... Umalım ki bir sihirli değnek dokunsun; her şey geçmiş güzel günlerdeki gibi olsun...Herkes mutlulukla,sevgiyle, dostlukla birbiriyle kucaklaşsın; küsler barışsın, ama en çok da ülkemizi yöneten AK-Egemenler,halkımızla barışsın, halkımızla kucaklaşsın... Kin ve nefret içerikli söylemlerinden kurtulup, o hırçın yüreklerine halkın sevgisi dolsun... Herkesin Şeker Bayramı kutlu olsun!...

Diğer Haberler