Yazarlar

İnsanlar, İnsancıklar

post-img
Düşünen hayvanmış; insan... Öyle tanımlıyor kendisini... İyi de... Doğada var olan diğerlerinin; düşünmediği nasıl ileri sürülebilir !... Ava saldırırken; planlı hareket eden dişi aslanların düşünmediğini/düşünemediğini kim ileri sürebilir?... ya da Avına pusu kuran tüm hayvanların; zeki olmadığını kim ileri sürebilir?... Gerçekte "düşünen" olduğunu savunan insan; doğada en düşüncesizce tutum ve davranışlar sergileyen bir tür. Ama kendini tanımaktan aciz, kendinin ne olduğunun farkında bile değil... Üstelik de bu düşüncesizliklerinin sonucunda; pek çok türün sonu geldiği gibi, insan kendi sonunu da hazırlıyor, bunun da farkında değil... Hayvan türleri: Otçıl; Barışçıl... Etçil; Savaşçıl... Leşçil; çalıp, kaçanlar (tilki, çakal,sırtlan ve akbabalar gibi)... Tıpkısının aynısı; insanlar alemi: Ve bir de öylesine saldırgan ki bu insan; kadın, erkek ayrımı yapmadan...Üstelik kendi türünden olanlara karşın bile öylesine acımasız ki...Yeter ki istediğini elde etmek istesin...Hırsı sınır tanımaz. İnsanın kendi elleriyle yarattığı tüketim toplumu,ele geçirdiğinden beri insan türünün çoluğunu, çocuğunu...Hırslarına gem vuramayanların çoğunluğu Doğa hırsızı...Kimisi gözü doymayan para arsızı...Kimileri de "sözüm ona" gençlik, güzellik uğruna kan içici...Evet kan içici... Çünkü yayılan duyumlara göre; yaşı geçkince madamlar, genç kalmak uğruna,genç bedenlerden alınan kanları içiyorlarmış, bedenlerine şırınga ettiriyorlarmış...Kim gibi?... 15.yüzyılda yaşamış Macar bir kontes gibi... Macaristan'ın Transilvanya bölgesinde yaşamış olan bu kadın; tarihe "kanlı kontes" olarak geçmiştir bilindiği gibi... Üstelik oldukça varlıklı olan bu kontes; Osmanlı işgali altındaki Macaristan'ın kralını kışkırtarak, ona borç olarak para ve asker vererek, Osmanlı'ya karşı ayaklanmasını da isteyen bir kontes...İşte bu kışkırtma eylemleri sırasında 40 yaşlarında olan kontes, genç bir erkeğe aşık oluyor. Onun yanında genç görünmek için, genç kızların kanlarıyla bedenini içten ve de dıştan besleyerek gençlik arayışına girişiyor. Onlu yaşlarını süren kızların tenlerini keserek kanlarını akıtıyor; bazen bu kanlardan bir küvette, kanla yıkanıyor ve bazen de kadehe doldurup, gençlik iksiri diyerek bu kanları içiyor. Bu eylemleri sonucunda "seri katil" suçlamasıyla yargılanıyor, asil olduğu için öldürülmüyor ama bir kaleye kapatılıyor. Magazin programları aracılığıyla kamuoyu ile paylaşılan "varsıl sosyetik güzellerin; genç erkek ve kızların kanlarıyla, gençlik arayışına giriştikleri" üzerine söylenceler yayılınca,tarihin karanlık sayfalarında yerini almış olan Kanlı Kontes geldi aklıma... Toplumsal yaşamda genellikle erkeklerin acımasızlığınan, barbarlığından, saldırganlığından söz edilir de nedense kadınlar pek gündeme gelmez.Kadınlara annedir, şefkatlidir, yufka yüreklidir, merhametlidir yargılarıyla yaklaşılır. Oysa nasıl ki aklın, sevginin cinsiyeti olmazsa,kuşkusuz acımasızlığın da, saldırganlığın da, kötülük yapma içgüdüsünün de cinsiyeti olmaz. İşte Kanlı Kontes de bir "seri katil" ve de "bir suç makinası" olarak tarihin sayfalarından nasıl da geliverdi karşımıza?... Tarihin yazdığı ünlü kadınlardan Kleopatra'da güzelleşmek uğruna banyo yapardı da; kan değil,yalnızca "süt banyosu" yapardı ve Kıbrıs'ın plajlarında yıkanırdı. Kadınların acımasızlığından söz açılınca da "ayakkabılarının çokluğuyla ünlenmiş" Bayan Marcos'dan, Rumen Elena Çavuşesku'ya ve Vietnamın "Korkunç Yengesi" ve bir de Mao'nun ölümünün ardından acımasızlığıyla "dörtlü çete" içinde yer alan Mao'nun dul eşi...Bu kadınlar saldırgan, kudurmuş dişi bir köpek gibi insanların pek çok acılar yaşamalarına neden oldular. İnsanın, insana yaptığı eziyet, işkence, zulüm; tarih boyunca durmadı ve durmayacak gibi... Ama kadınlar da erkeklerle bu konuda başa,baş bir yarışta...Özellikle gençlerin kanlarını bir vampir gibi emen bu kadınların varlığını öğrenince... İnsan kanının da alınır, satılır bir meta durumuna geldiğini/getirildiğini duydukça...Genelde insanlık, özelde de kadınlık ölmüş, bitmiş demekten kendimi alamıyor. Bir yanda insanlara sağlık gerekçesiyle yapılan kan bağışları... Ve diğer yanda genç insanlardan alınan kanlarla, varsıl geçkinlere yapılan gençlik aşıları... Dünya nereye gidiyor böyle?... Böyle bir dünyada;demokrasi, insan hakları ve barış istekleri ve de kardeşlik duyguları yaşamın neresinde?... İnsanın doyumsuz yanı; yalnızca Doğa'yı değil, kendi türünü de sömürüyor, tüketiyor, bencilce isteklerine kurban ediyor ki gelinen son durakda, kendisi de yok olacak. Ama gelecek için kaygılananlar nerede?...Herkes anı yaşamının,günlük mutluluklarının peşinde...Herkes "benden sonrası tufan" deme telaşı içinde...Ben öldükten sonra, ne olursa olsun bencilliğinde... Ne yazık ki dün "bizde böyle şeyler olmaz" dediğimiz her ne varsa...Bugün başkalarında olanlardan da ötede gerçekleşiyor. Böyle bir toplumsal bozulma, böyle bir toplumsal kirlenme...Yazık oluyor bu ülkeye, yazık oluyor Türk toplumuna... Çocuklara yönelik her türlü saldırı...Taciz, tecavüz, uyuşturucu ve ölümle sonuçlanan utanılası olaylar... Bütün bunlar yetmezmiş gibi sırada ergenler ve gençler var. Kiminin kanı varsıl kadının tenini gençleştirsin diye fahiş fiyatlarla pazarda...Kiminin kanı da PKK kurşunlarıyla toprağa dökülüyor, kan revan gencecik bedenleri de mezarda... Başkaları dediğimiz o devletler; değer verirken çocuklarına, gençlerine, bizler nasıl da acımasızca yok ediyoruz genç insan kaynaklarımızı böyle?... Bu olumsuzluklara "dur" diyecek birileri hiç olmayacak mı acaba?...

Diğer Haberler