Yazarlar

O'nun Bakışları 

post-img
Kimileri "atı alan,Üsküdar'ı geçti" diye kasıla durşun... 16 Mayıs 1919'da Samsun'a doğru yola çıkan Mustafa Kemal'in Sultan tarafından verilen yol ve çalışma belgesini İngiliz komutanın onaylaması gerekmektedir. Önce belgeyi onaylayan,ama Mustafa Kemal denize açıldıktan sonra "kendine göre" yaptığı yanlışın ayırdına varan İngiliz komutan geminin yakalanıp, geri getirilmesi emrini verir. Ama Bandırma Vapuru; Boğaz'dan geçip, Karadeniz'e açılmıştır. Bunun üzerine İstanbul'daki komutan; Samsun'daki İngiliz işgal kuvvetlerine telgraf çeker, Atamız'ın yakalanmasını ister. Bu emir karşısında  Samsun'da limana gidip, önlem almak isteyen İngiliz Tabur Komutanı Mr.Salter deniz kıyısına gittiğinde çevrede başları kalpaklı, siyah giysiler içinde, çizmeli ve sert görünümlü kişileri görür. Sahilde önlem almak yerine, ertesi gün gemi geldiğinde gemiye çıkarak "yakalama" emrini uygulamak ister. Gemi göründüğünde, gemiye yanaşarak, askerleri ve tercümanıyla güverteye çıkar, Mustafa Kemal'i görmek istediğini söyler. Kısa bir süre sonra kapı açılır, içeri alınır. Sonrasını komutan Salter şöyle anlatır: "İçeri girdiğimde bir grup kişi yarım çember şeklinde ayakta durmakta idi.Tam ortada Mustafa Kemal olduğunu tahmin ettiğim kişi duruyordu.Bir eli cebinde idi,yüzünde gülümseme vardı.Kendisine yaklaştım ve 'Emrinizdeyim komutanım' dedim. Tercüman şaşkınlıkla yüzüme baktı.Aynı cümleyi bir daha söyleyerek ve sert bir şekilde, tercüme etmesini istedim.Atatürk gülümsedi ve 'Buyrun, dışarı çıkalım' dedi, dışarı çıktık, benim motoruma binerek sahile gittik." Komutan Salter, hatıralarına şöyle devam eder. "Sahile çıktığımızda,askerlerime silahlarını bırakmalarını ve teslim olmalarını söyledim.Şaşıran askerler emrimi yerine getirdiler.Sahilde bir gün önce gördüğüm, kara kalpaklı kişiler vardı.Mustafa Kemal Paşa; benim yanıma o siyah çizmeli kara kalpaklı kişilerden birini vererek kendi makam otomobilimle -tabii kendi şöförümle birlikte-  misafir edileceğimi söyledikleri Ankara'ya gönderdiler. Taburumun erleri de; Çorum, Çankırı ve Kastamonu'da kurulan esir kamplarına yerleştirilmişler. Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar Ankara'da, Ogüstüs Mabedi'nin yanındaki Hacıbayram Camii'nin önündeki cadde üzerinde bulunan iki katlı ahşap bir evde kaldım. Hizmetimi göreceğini söyledikleri, fakat aslında gardiyanım olan ve sıksa suyumu çıkaracak kuvvetteki bir kadınla dört seneye yakın bir süre bu evde oturdum" Savaş biter, yapılan anlaşma gereğince tutuklu İngiliz subay ve askerler, Malta'daki Türk askerlerle değiştirilerek, ülkelerine gönderilir. Komutan Mr. Salter, İngiltere'de tutuklanır, vatana ihanet ve direnmeden teslim olmak suçlaması ile Divan-ı Harbe verilir.  Mahkemede Komutan Salter, savunmasını şöyle yapar: "Sayın hakimler; İngiliz işgal kuvvetleri, Türkler karşısında yenilip, geri çekildiğinde Başbakanımız Lloyd George'a uğranılan bu mağlubiyetin nedeni ve hesabı sorulmuştu. Bu soruya karşılık Başbakanımız Llyod George şunu söylemiştir: 'Yüzyıllar bir veya iki dahi yetiştirir.20.yüzyılın dahisinin Türkiye'den çıkacağını ve bu dahinin Mustafa Kemal olduğunu ben nereden bilebilirim?' Görüyorsunuz sayın hakimler, karşınızdaki bu subay, Başbakanımızın bahsettiği, 20.yüzyılın dahisi ile hiç beklemediği bir anda karşı karşıya ve göz göze gelmişti. Ne yapabilirdim?...Eğer ben başka türlü hareket edecek olsa idim,bugün benimle beraber bütün taburumun mezarlarını  ziyarete gidecektiniz.Fakat şimdi,eceli ile ölmüş olan üç erimizin dışında hepimiz sağ salim yurdumuza dönmüş,ailelerimize kavuşmuş durumdayız.Karar yüksek adaletinizindir." Bu savunma sonrasında İngiliz komutan hakkında beraat kararı verilir ve serbest bırakılır. Günümüzden 100 yıl öncesinde, halkın bilgisinden, bilmesinden saklanılan çok önemli bir olay...Yaşanan bu olayları okuduğumda tüylerim ürpererek, Mustafa Kemal'in yolunda, O'nun aydınlığında var oluşumla sonsuz kez kıvandım, gururlandım. Ve O'nun yüceliğine, dil uzatan cücelere; acıyarak, onları aşağılayarak  yaklaştım. Zavallıcıklar...Düşmanının bile "100 yılda bir gelen dahi/deha" diyerek saygı gösterdiği bu Ulu Önderi ancak sizler gibi zavallıcıklar küçümseyebilir. O; askerin başına çuval geçirten bir adam değil, 19 Mayıs 1919'da Bağımsızlık ateşini yakan ve de İngiliz'i bakışlarıyla teslim alan ATAM'dır.  Önce TARİH OKUYUN!...Gerçekleri öğrenin...MUSTAFA KEMAL ATATÜRK adlı ulu bir önder var bu ülkenin temelinde, bu ulusun hamurunda...Ve O ölümsüzdür düşünceleri yaşatıldıkça!...Yeter artık bu gerçeği içinize sindirin!...Sindiremiyorsanız da  haddinizi bilip, oturun ve artık susun, dilinizi yutun!...

Diğer Haberler