Yazarlar

Dogma ve tabu

post-img
Sina Dağı, İbranilerin Peygamberi Musa'nın Tanrı "YHVH'la" yanan bir çalının ardından konuşup, "On Emir'i" aldığı yerdir. Rivayete göre 40 gün 40 gece hiçbir şey yiyip içmeden orada kalıp, Tanrı'yla konuşan Musa dağdan inişte bir de gördü ki kavmi, ziynet eşyası olarak takılan altınları toplamış, erittikten sonra bir "boğa heykeli" yaparak ona tapınmakta!.. Asabı bozuluyor tabii, acayip bileniyor ve kendisine yakın kabilelere, öküze tapan ırktaşlarının önemli bir bölümünü boğazlatarak oracıkta öldürtüyor!.. Ardından tanrısının bir taş üzerine kazıyarak (!) kendisine verdiği "On Emri" akasya ağacından yaptırdığı "Kutsal Ahit Sandığına" koydurarak orada muhafaza ediyor. Bildiğiniz gibi daha sonra kayboluyor bu sandık. Bir daha gören, haber alan kalmıyor. Lakin, Yahudilerdeki bir inanışa göre bu sandık Mersin'in, Tarsus İlçesi'ndeki bir mağarada saklı ve Mehdi geldiğinde onu bulacak... Sözün özü bizim yerli çakma mehdiler Hasan Mezarcı'yla, Adnan Oktar henüz bulamadığına göre Mehdiyi artık başka yerlerde arayıp bekleyeceğiz!.. "Heykel sanatının" bilinen, bulunan ilk örneği bundan yaklaşık 40 bin yıl öncesine tarihlendirilir. İnsan beyni inanmak için somut bir nesne görmek ister. Hata öyle ki, anne ya da babaları öldüğünde çocuklarına mutlaka cenazenin yüzü gösterilir; yoksa bu duruma kolay kolay inanmaz insan. Heykel sanatının gelişmesindeki en büyük faktör hiç kuşkusuz dini inanışlardır. Bundan 10 bin yıl önce Anadolu'da o vakit "ana tanrıça" kültünün egemen olduğu tarihte yapılan koca memeli, koca popolu "Kybele Ana" heykelciği bunun bir örneği mesela. Üstelik de ufacık. Tanrıçayı cebine koyup, dilediğin yerde çıkararak dilekte bulunabiliyorsun! İnsanoğlu Güzellik Tanrıçası Venüs'ten tutun da Denizler ve Deprem Tanrısı Poseidon'a varıncaya kadar pek çok inancını heykelleştirmiş. İnsanlar yüzyıllardır Kabe'nin etrafında dönüp duruyorlar ama orası Pagan yani, çok tanrılı dönemde putların muhafaza edildiği basit bir yapı! İçinde şimdi hiçbir şey bulunmadığı gibi, İslamiyet'le de ilgisi yok. Hacer-ül Esvet'se Cennet'ten değil, uzaydan düşmüş bir göktaşı. Neyse, biz yine dönelim heykele... Televizyonun ve matbaa makinesinin henüz bulunmadığı 2 bin yıl öncenin Roma'sında imparatorlar, komutanlar ve kent yöneticileri halka kendilerini gösterebilmek için mermerden heykellerini yaptırırlar, kent girişleri ve agoralara inşa ettirdikleri kaidelerin üzerine koydurarak propagandalarını yaptırtırlardı. İşte bu gün müzelerimizi süsleyenlerin çoğunu bunlar oluşturuyor. Her biri muhteşem güzellikte bir sanat eseri. Yazarınız herkes gibi gençliğinde beynine yüklenen dogmalardan kendisini hadi, "önemli ölçüde" diyeyim, arındırabilmiş biri. Hele hele tabuları hiç yok. Bu arada gençler belki bilmeyebilir, "dogma" "doğruluğu deneyden geçirilmeden, sınanmadan kabul edilen, olduğu gibi benimsenen ve bir öğretinin ya da ülkünün dayanağı yapılan sav, iddia" demektir. "Tabuysa", "kimi eski, ilkel kavimlerde dinsel inanış olarak, kutsal kabul edilen, korkuyla karışık saygı duyulan, dokunulması ya da kullanılması yasak olan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen kimi insan, hayvan ya da nesne" anlamına gelir. Kimi mezhep mensupları "tavşan" yemez örneğin. Gerekçe olarak da dişilerinin "adet görmesini" gösterirler. Oysa alakası bile yok; dünyada yaşayan tüm memeli canlılar adet görür ve çeşitli sürelerde yumurtaları döllenmezse eğer, bedenleri yenilerini üretmek için onları dışarı atar. Yeryüzünde kimi inanç sahipleriyse ineği kutsal bilir ve yemezler. Oysa kontrfilesinden ne de güzel biftek olur bana göre! Şimdi bu heykel meselesi estetik ve sanatsal duygularla veya bir olayı, bir insanı işin b.kunu çıkarmadan uygulanacak olursa amenna... Yoksa, yapılan iş yeniden "ilkel dönemlere" geri gitmek olur ki bu da çok salakça bir durum. CHP'nin Bursa'daki İl Müdürü İsmet Karaca sosyal medya hesabından "Çelenk Sunma Törenine Davet" başlığıyla bir duyuru yapmış. Diyor ki orada, "Kurtuluşun ve kuruluşun partisi, Ata'mızın emaneti, çağdaş Türkiye'nin teminatı Cumhuriyet Halk Partimizin kuruluşunun 98. yılı kutlu olsun. 9 Eylül Perş. 09.30'da (Heykel) Atatürk Anıtı çelenk sunma törenine davetlisiniz." Şimdi burada hem dogma hem de tabu var! Birincisi, bunlar "CHP'yi" yani, "partiyi" kutsuyorlar ki, siyasette bir parti hiçbir zaman "amaç" değil, millete hizmet için "araç" olabilir sadece!.. "Tam 200 yıldır hiç kapanmadan dededen toruna geçen bir pastane kurduk" deseler, tutup alınlarından öperim!.. "Aile fertleri birbirleriyle hiç kavga etmeden onca sene anlaşmayı becermiş" diye düşünürüm çünkü. Bunların alayı birbiriyle kavgalı anacım! Alayı birbirlerini çekemiyor. Şu Kemal Kılıçdaroğlu'nun sırf kendisine muhalefet ettikleri için partiden attırdığı insanların boyu minareyi aştı!.. Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey sırf dönemin CHP İl Başkanı Hüseyin Akkuş itiraz etmediği için "seçim sonuçlarının yeniden incelenmesi hakkından" mahrum oldu. "Bozbey" dedim de... Geçen hafta hem Kılıçdaroğlu'nu, hem de "çözüm ortakları" İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i ziyaret edip, fotoğraflarını yayınlamış sosyal medyadan... Bir okurum uyardı... Ertesi gün baktım... Kılıçdaroğlu'yla birlikte çektirdiği fotoğrafı 1000 kişi beğenmiş, 23 yorum, 31 paylaşım yapılmış. Gelelim Akşener'e... Onu da bin 500 kişi beğenmiş, 39 yorum, 69 paylaşım yapılmış!.. Aradaki fark neyi gösterir biliyor musunuz? "CHP'deki bazı insanlar Mustafa Bozbey'i istemiyor!.." Peki istemeyen kim? Her makama kendilerinden olan insanların gelmesi için çabalayan Orhan Sarıbal gibi Alevi kökenli olanlar!.. Eğer Bozbey ikinci defa seçim kaybederse bilsin ki bu kesim kendisine oy vermemiştir! Ve buradan şimdiden görüyorum, HDP'nin adayına verecek çoğu, büyükşehirde Bozbey'e yine vermeyecek! İsmet Karaca'nın çağrısındaki ikinci konu da elbette "heykel" meselesiydi... Niye insanoğlu hala bu devirde bronzdan yapılmış bir insan siluetinin önüne gidip de oraya çiçek koyup, saygı duruşunda bulunur? Adım gibi biliyorum, hemen diyeceklerdir ki "Biz orada heykelin değil, Ata'nın manevi huzuruna çelenk koyuyoruz"!.. "Manevi huzur" da... Sonuçta gidip niye bir heykelin önünde dikiliyorsun kardeşim? Bundan bin 500 sene önce Hubel'e tapınan Arap da tahtadan putun önünde dikiliyor ve "O'nun manevi huzurunda bulunduğunu" düşünüyordu, tahtanın değil ki! Hem sonra, "Ata'nın manevi huzurunun" senin koyduğun çelenkten haberi mi var acaba? Millete gösteriş yapıyorsun, olay bundan ibaret! Atatürk sağ olsaydı döverdi bunların hepsini, aynen Saddam'ın oğlu Uday'ın yenildiklerinde Irak Milli Futbol Takımını sıra dayağına çektiği gibi basardı sopayı tümüne birden! Bunlar da her seferinde yeniliyorlar ve "Atatürk'ün emanetiydi" filan gibi beylik laflarla halktan oy kapıp, oralardan sebepleniyorlar! Milli çapkınımız 70'lik Rafet emice de ellerini yine aşağıda kavuşturmuş, saygı duruşunda bulunuyordu önündeki heykele!.. Altındaki arabayı, şoförünü, yakıtını CHP'li belediyelerin karşıladığı İl başkanları gördük biz bu şehirde!.. Partide yöneticiyken CHP'li belediyeden iş alan müteahhit İl başkanları da elbette!.. Neyin ayağını yapıyorsunuz siz gözüm? Adında "halkçı" ibaresi bulunan bir parti, "milletin efendisidir" dediği halktan insanları yapar milletvekili; Sena Kaleli gibi çuvallar dolusu doları, yüzlerce otobüslük filosu olan bir kadını aday göstermez. Kendine "solcu" diyen bir parti "kapitalisti" değil, "işçiyi" yapar milletvekili. Değil 98, 298 yıl yaşasa partiniz ne yazar?!. Kendilerine "ilerici, aydın, çağdaş" diyen bir partinin mensupları bu yüzyılda hala heykellerin önünde dikilip belermez! Kafayı çalıştırır biraz! Anma toplantıları yapacaksa eğer bunları konferanslarla, radyo televizyon programlarıyla yapar, her ekşında sağdan say toplama 40 kişi, soldan say toplama 40 kişilik aynı simalarla değil, geniş halk kitlelerine yayarak paylaşır fikirlerini.

Diğer Haberler