Yazarlar

Şahan Baba da sosyalistti!

post-img
Yine böyle karlı bir gündü. Daha doğrusu oralarda kışın en son günlerinde, çiğdem çiçeklerinin güneşi görebilmek için yer altından baş verip olanca güçleriyle bembeyaz karı öbek öbek ittirdiği sıralardı. Kendisi de orada doğan Orhaneli Belediye Başkanı İrfan Tatlıoğlu’nun basın danışmanı Raif Yiğit’in haftalar öncesinden gelen ısrarlı davetleri sonucu Keles’in Kıranışıklar Köyü’ne gidecek ve “Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni. Tepemde bir de çınar olursa taş maş da  istemez hani” diyen büyük şair Nazım Hikmet’i oraya getirebilmek için ilk hamleyi yapıp bir “çınar fidanı” dikecektik köy mezarlığının hemen yanı başına. Tam istediği gibi bir yerdi Işıklar Köyü Nazım Hikmet’in. Hasan beyin vurdurduğu Irgat Osman yatacaktı bir yanında ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanında. Traktörlerle türküler geçecekti alt başından mezarlığın. Şölen gibi bir törendi. Yüzlerce insan kalkıp gelmişti yurdun ve dünyanın dört bir yanından; Berlin Devlet Tiyatrosu sanatçısı Erdoğan Egemenoğlu’ndan Nazım’ın şiirlerini dinlemiştik. İki yıl önce çiğdem zamanı dikilen o çınar Nazım Hikmet’i bekliyor büyüyerek.   ……………..   Keles’ten can dostum, Abdullah İlman da katılmıştı köye geçerken bize. Abdullah’ın Keles’teki varlığı her zaman içimi ısıtmıştır, ağabeyi eski tüfeklerden rahmetli Sami’nin de yadigarıdır bize. Gelenlerin hemen hemen tamamına yakını sosyalist ya da geçmişte sosyalizme gönül vermiş insanlardı. Köyün muhtarı Ali Işık. Gencecik, kırmızı yanaklı bir Anadolu çocuğu. Haa! Eski muhtarı kim Kıranışıklar’ın hadi bilin bakalım? Nazım’ın cezaevi arkadaşı! Yaa! Bursa Cezaevi’nde yatıyorlar Ahmet Çavuşla birlikte. O kadar çok seviyor, o kadar hayran ki Nazım’a, bir yaşındayken bıraktığı oğlu Niyazi’nin adını, oğlan 5 yaşına geldiği vakit biten mahpusluk günlerinin hemen ardından “Nazım” olarak değiştirmek üzere o vakit nahiye olan Orhaneli’ye, Nüfus Müdürlüğüne gidiyor. Be heyy! Bahsettiğim senelerde bırakın “Nazım” adını almayı, bu ismin gazetelere yazılması bile yasak! Nüfus Müdürü, “Tekrar içeri girersin Ahmet Çavuş” diyerek yapmıyor resmi işlemi. Ama o gene de oğlu Niyazi’yi, “Nazım” belliyor artık. Önceleri Mudanya’da, inşaatlarda amelelik yaparken, daha sonra o yaşta mektebe gidip okuyarak “eğitmen” (öğretmen) oluyor; Nazım’a duyduğu saygının körüklemesiyle Ahmet Çavuş. Eski Muhtar, bu gün 72 yaşındaki koca çınar Nazım Apak da vardı o gün törende. Hatta onun torunu Nazım Olcay Apak da aramızdaydı. Nazım’ın adı nesillere yaslanmış, yaşıyor Keles’in Işıklar Köyü’nde. …………   Güzel, neşeli bir gündü. Şölen gibiydi yaşananlar. Yeni muhtar Ali Işık dediğim gibi genç bir insan. Törene katılanların aksine politik hiçbir yanı yok. Her şey bittikten sonra, köy mezarlığının içindeki “Şahan Baba” (Şahin Baba) türbesini göstermek istiyor bize misafirperver yanını yenememiş olacak ki. Yakındaki Alpağut’la beraber, Işıklar Köyü’nde yaşayanlar umumiyetle hep solcu olduğu, bu iki köyden hep silme sürekli CHP’ye oy çıktığı için, yıllar yılı başvurdukları İl daimi encümeni bir çivi bile yollamamış türbenin restorasyonunda kullanılsın diye. Oysa çevre köylere seçim önlerinde kamyon kamyon kaldırım taşı yığmayı iyi bilmişler. En sonunda Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e demişler onlar da. Bozbey oraya hemen önce sanat tarihçileri ve mimarları göndermiş. Ardından da aslına uygun olarak restorasyonu tamamlanmış. Ve görülmüş ki “Şahan Baba Türbesi”, Selçuklu mimarisinin Batı Anadolu’daki en son örneği! Bir yandan türbeyi geziyoruz, diğer yandan da Muhtar Ali Işık anlatıyor: “Bu Şahan Baba, çok hayırsever insanmış çok. Şu karşıda gördüğünüz yol eskiden Konya-Bursa arası kervan yoluymuş. Ta Hindi Çin’e kadar gidermiş derler. Şahan Baba tam burada kurduğu dergahında, yoldan gelip geçen açlara yemek, susuzlara su verirmiş…” Merakla dinliyoruz muhtarı… Ve bu sözlerin ardından hepimizin donup kalmasına sebep olacak cümleyi patlatıyor genç muhtar: “Yani, o da sosyalistmiş!..”   ……………….   İşte budur! Apolitik, sağla solla hiç ilgisi olmayan gencecik bir Anadolu evladının solculuk, sosyalistlik algısı, “Yediren, içiren, elindekini paylaşan, dertlilerin derdiyle ilgilenen kişi” manasında. Solculukta “kelime-i şahadet” gibi bir şeydir başkalarının derdiyle ilgilenip, elindekini paylaşmak. Bu yüzden “solcu” olabilmek için Marksist, Troçkist, Maocu ya da Leninist olmaya gerek yoktur; önce insan oluna! Ne güzel yazmış Şeyh Bedrettin Destanı’nda Nazım Hikmet:   …Hep bir ağızdan türkü söyleyip hep beraber sulardan çekmek ağı, demiri oya gibi işleyip hep beraber, hep beraber sürebilmek toprağı, ballı incirleri hep beraber yiyebilmek, yârin yanağından gayrı her şeyde her yerde hep beraber! diyebilmek…   Alnından öpesim gelmişti muhtarı. Bu kadar mı güzel ifade edilir Şahan Baba’dan yola çıkılarak solculuk?!. İşte onun için, Operatör Doktor Ceyhun İrgil’in geçenlerde yaptığı “Başkaları için kaygılanan kişidir solcu” tanımlamasını okuyunca aklıma bir kez daha Işıklar Muhtarı Ali Işık geldi. Yine içim aydınlandı. …………….   Bakın, aklıma şimdi geldi. Mesela, Sabahattin Ali’nin de Orhaneli’de öğretmenlik yaptığını biliyor mu acaba Şahan Baba’nın torunlarından Raif Yiğit kardeşim? Bak bu da üzerinde çalışılıp, düşünülmesi gereken bir konu. En azından bir Sabahattin Ali heykeli yakışır Orhaneli’ye de. Ama Raif, aradan koskoca 2 yıl geçti… O gün diktiğimiz çınar da hayli kök saldı Anadolu’daki o köy mezarlığında. Şimdi artık diplomatik girişim başlatıp, ardından da Moskova’ya, Novodevichy Mezarlığı’na doğru şöyle bir uzanmanın zamanı gelmedi mi sence? Her şey hayalle başlar. Önce hayal ettik Nazım Hikmet’i ebediyen Bursa’da misafir etmeyi, şimdi de gerçeğe dönüştürmek için uğraşalım? Topla bizim DAĞ-ÇED’in (Dağ Yöresi Çevre Eğitim Derneği) üyelerini de bir yol haritası belirleyelim artık; ne dersin? Şahan Baba’yla yan yana yatıralım Nazım’ı? Bak o da sosyalistti!

Diğer Haberler