Yazarlar

Taksim'e yapılan cami neyin mesajı?

post-img
Beni yakından tanıyanlar bilirler, dinle diyanetle pek işim yoktur. Bundan uzun yıllar önce Cuma namazlarını da hutbe okuyan cahil bir hoca yüzünden bıraktım. Aslında "diyanete" de karşıyım. Hristiyanlıkta olduğu gibi her caminin gideri, her hocanın maaşı cemaat tarafından karşılanmalı; ben bu adamların parasını niye veriyorum arkadaş, hala anlayabilmiş değilim? Osmanlı'da bile ya vakıflar ödedi giderlerini ya da kendi arasında para toplayan ahali, yüzyıllar boyunca... Hiç biri, içine devletin genelevlerden de topladığı para giren ballı maaşı "almam" demiyor; "lüp" indiriyorlar cebe! İşin doğrusu "dini yapı" özerk bir şekilde kurulmalı, Devlet orayı sadece denetlemeli. Ve aslında "diyanet" değil, "hilafet" olmalı!.. Kim tarafından nasıl seçildiği belli olmayan bir Meclis tarafından kaldırılan Hilafet Makamı, bu gün kim tarafından seçildiği aşikar olan yeni bir Meclis kararıyla yeniden getirilip, ilan edilebilir mesela... Bir Devlet elindeki dünyanın hiçbir hazinesiyle alınamayacak kadar kıymetli bir kozu nasıl, hangi akılla çöpe atar anlayamıyorum doğrusu?!. Yıllarca "şeriatla, irticayla" korkuttular bizi... Tamam korkalım, softa ve yobazlardan korkalım da... Türk'ün sentezlediği İslamiyet'le Selçuklu'da, Osmanlı'da birinin elinin kesildiği nerede, hangi tarihte görülmüş? Elin Rus'u ordusuyla Ayestafanos yani, İstanbul'da Yeşilköy'e kadar geliyor, Osmanlı'ya dayattığı şartlardan biri de "Ortodoks Hristiyanların hamisi yani, koruyucusu olmak" payesinin kendilerine verilmesi!.. Şu geçmişte yeni Devleti kurup yönetenlerin zekasına, aklına bakın ki, tüm dünyadaki İsevilerin göz bebeği Fener Rum Patrikliğinin ekümenik yani, evrensellik kimliğini taşımasının önüne geçiyorlar! Taşısın kardeşim! Ver daa! Sen de bundan fayda devşir!.. Dinle, diyanetle pek işim yoktur ama... Camileri çok severim. Muradiye, Yeşil, Hamza Bey, Orhangazi, Ulucami, Molla Fenari, Kayhan, Selçukhatun, Üç Kuzular, Alaattin, Hüdavendigar, Emirsultan ya da bir çırpıda aklıma gelmeyen diğerleri müthiş huzur verir bana... Hele hele makamında ve doğru okunan ezana bayılır, dinlerken de mest olurum. "Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Rasulallah... Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Habiballah..." diye başlayan selalar beni alır, gök kubbede sihirli, uçan bir halının üzerinde tüm dünyayı dolaştırarak en sonunda geri getirir bulunduğum yere. Beş yüz küsur yıldır camii olarak kullanılan lakin, Cumhuriyetin en büyük yanlışlarından biri olan Ayasofya'nın ibadete kapatılmasına hep çok üzülmüşümdür mesela... Bu ülkenin 80 milyonda bir paydaşı, sahibi olarak, dedeleri yedi düvelde savaşıp şehit edilmiş biri kimliğimle gerçekleri görmeye başlayınca gururum incinmiştir. Yeniden açıldığı günkü sevincimi, mutluluğumu anlatamam sizlere... Ruslar geçmişte nasıl Ortodoks Hristiyanların hamiliğini istediyse Türklerden, emin olunuz ki hilafetin kaldırılıp, Ayasofya'nın müze yapılması talimatını veren de bu değerlerimizden korkan benzer bir akıldır!.. Simge biliminde minareler birer fallustur aslında ve bilinç altında gücü, iktidarı sembolize eder insanlara. Hocanın namaz kıldırdığı mihrapsa rahimdir, seven, koruyan, kollayan, merhamet eden Allah'ın yaratıcı gücünün önünde secde etmeyi tanımlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Taksim'e o camiyi yapıp, minarelerini de dikmekle batılı ülkelere ve onların yerli işbirlikçilerine öylesine güçlü bir mesaj daha verdi ki, Türkiye'nin artık hükümranlığını ilan etmeye başlayan bir devlet olma yolundaki yeni serüveni, pek çok insan gibi benim de göğsümü kabarttı doğrusu!.. Sonradan koca Osmanlı'yı parça pinçik edecek Yahudi dönmesi beyaz Türklerin kurduğu İttihat Terakki Partisi'nin Selanik'ten asker toplayıp İstanbul'a doğru yola çıkmasıyla başladı her şey. Gelenlerin kim olduğuna iyi bakın, Yunan Yahudisi Şimon Zvi'nin kurduğu okullarda okumuştur pek çoğu!.. Amaçlarıysa önce "31 Mart ayaklanmasını" bastırıp ardından, 33 yıl boyunca devletin çimentosu olan Abdülhamid'i tahttan indirerek İmparatorluğun üzerine çökmekti!.. Resmi tarih "gerici ayaklanma" der, "şeriat istedikleri için yaptılar" der, der de der!.. Oysa o dönemde Meclis-i Mebusan'da çok etkili İttihat ve Terakki'nin cinayetleri, gazetecilere yaptığı zulümler, devlette uyguladığı kadrolaşma, mevcutlara karşı sürdürdüğü eziyetler, sürgünler, işkenceler, ahaliyi canından bezdirmesi gibi konular hiç anlatılmaz bizlere! Asıl "baskıyı" kimlerin yaptığı söylenmez... Ayrıca ilk ayaklanan da öyle hacı hoca takımı filan değildir, ahaliyle birlikte onlar sonradan dahil olmuşlardır olaya, Taksim'deki "Taş Kışla'da" bulunan Avcı Taburlarındaki askerler isyan etmiştir ilkin, sonra da o sırada Gezi Parkı'nın bulunduğu alanda yer alan "Topçu Kışlası" kalkışmanın merkezi yapılmıştır. Peki ne yaptı Selanik'ten gelen dönmeler, halkı vurup, asmakla kalmadılar; Topçu kışlasını ve içindeki binlerce askeri toplarla bombaladılar! O bize yıllarca "Kızıl Sultan" diye bellettikleri Abdülhamit'se, elinde gelenleri rahatlıkla bertaraf etmeye yetecek kadar askeri kuvvet bulunmasına rağmen, "Müslümanı, Müslümana kırdırtmam" diyerek hayatı ve tahtı bahasına "saldırın" emri vermedi!.. Kesin olan şudur ki, Fetöcüler'in Meclis'i ve özel kuvvetlerimizi bombaladığı gibi, padişahın kaldığı Yıldız Sarayı'nı basıp, Topçu Kışlası'ndaki askerleri de topa tutarak öldüren dönmeler yaşanan bu olayların ardından hem muhalefetten, hem de II. Abdülhamid'ten kurtuldular. Daha sonra çıkardıkları kanunlarla devlet içindeki karşıtlarını da temizleyip, imparatorluğun sonunu getiren olayların tetikleyicisi oldular. Bunların devleti ele geçirmelerinin ardından siyasi, askeri ve ekonomik güç iyice zayıfladı. Devlet otoritesinde büyük boşluklar meydana geldi... Ve ardından isyanlar yaşanmaya başladı. Bombalanan Topçu Kışlası bir devrin bitişinin sembolü oldu hafızalarda. Bu yapıyı belleklerden kazımak için de aynı yapının ardıllarının kurduğu hükümet "şehir planlaması" gerekçesiyle kışlayı 1939-40 yılında tamamen yok edip, tarihe gömdü!.. Hatta öyle ki, "at üstündeki İsmet İnönü heykeli" yapılıp, aynı alana dikmek üzere kaidesi de Gezi Parkı'nın bulunduğu adaya inşa edildi!.. Lakin İsmet'in önünü de arkasını da insanların çoğu hiç sevmiyordu! Şimdi size averaj sorusu: "Orada aynı şekilde daha sonra aynı hükümet tarafından yıkılan başka bir yapı daha vardı; acaba neydi o?.." Bölgede yer alan Taşkışla ve Topçu Kışlası'ndaki askerlerin namaz kılabilmeleri için yapılmış bir adet cami!.. Yaa!.. O camiyi üstelik de çok güçlü bir mesajla Taksim'e yeniden diken Tayyip Erdoğan aslında 31 Mart Vakası sonrasında katledilen askerlerin öcünü alıp, Abdülhamid'in ruhunu şad etti önceki gün!.. İlla din diyanetle içli dışlı olmak gerekmez... Herkesin itikadı, ibadeti kendine... Lakin, bir parça "gerçek tarih" bilip, ülkesini, halkını seven ve geçmişte oynanan oyunları gören her vatan evladı Taksim'e dikilen o camiyi görünce sevinir... Hem de çok sevinir... Ben de çok sevindim yine.

Diğer Haberler