Okurlarım zaman zaman telefonla arayıp, sitem ediyorlar “Neden daha sık yazmıyorsun” diye?
Ne yazıcam ya?!.
Bu kadar puştun, hırsızın, üç kağıtçının, egoist insanın bir arada nefes aldığı bu memlekette ne yazıcam?
Yaman’a servis edildiği, her ay yüz binlerce lira para mukabilince yazdırıldığı gibi kaçak inşaat mı yazıcam?
Aha(!) önce işaret parmağıma tükürüyorum, sonra da çalışma masamın üzerine nişane olsun diye yazıyorum:
“Bursa’da her yer kaçak!..”
Gidiverin yol kenarlarına binlerce kaçak konteyner, bungalov, fabrika binası var…
Osmangazi ve Nilüfer haricindeki belediye başkanlarından “tık” yok!
“Nasılsa gene af çıkacak” diye yapan yapana, kakan kakana!
Adam hem de “Bursa Organize Sanayi Bölgesinin” içine yapıyor kaçak fabrika binasını!
Örneğin, Vedat Kantar isimli “kara kafalı” muhteris herif önce binasının etrafını verandayla çeviriyor, ardından duvar ördükten sonra “İmar Barışına” başvuruyor ve devamında bir fabrika binası kadar alana daha sahip oluyor!
Bursa Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Hüseyin Durmaz “hiç durmadan” sabahın saat 7’sinden itibaren viskisini çekmeye başladığı için mani hülyalara dalmış oluyor ve devamında sızıp kalıyor!
Bursa’daki OSB’lerdeki boş arsaların hepsi geçmişte tümden kapatıldığı için, fiyatlar astronomik düzeylerde seyrediyor.
Bu sebeple iş yapıp, büyümek isteyen küçük sanayi de mecburen kentin başka bölgelerinde kuruyor düzenini.
Bu durumdan rahatsız olan rantçılar da Yaman gibi karakterleri besleyip, “Vay efendim ova gidiyor, armut çıkmıyor, incir yetişmiyor” diye laga luga yapıp duruyorlar!
Ula Yaman, bir Yenişehir Ovası bile bütün bir İsrail’i beslemeye yeter be!
Bir Karacabey Ovası, Avrupa’yı doyurur!
O şehirciler odasındaki bed suratlı kadınla başladın işe ki, nerelerden, nasıl nemalandıklarını istersen yazayım, sonra rotayı daha “büyük” yerlere çevirdin!
Yaman, aman aman!
Seni bir kaşırsam, çok zevk alırsın sonra; “Bayıra karşı yatır beni, tırmala beni kaşı beni” diye her gün kapımı aşındırırsın!
Ayağını denk al, o “Hüdaverdi” modeli gözlüklerinin de camını sil, etrafı buğulu görüyorsun!
“Sinirlenmiyeyim” diyorum ama insanın bazen canı sıkılıyor.
Hadi, epeydir yapmadığımız sohbete dereden tepeden devam edelim bari:
Adamın biri ilk tanıştığı kadınların sürekli elini öpermiş.
Sormuşlar, “Neden böyle yapıyorsun” diye?
“Ee” demiş, “bi yerden başlamak lazım”!..
Başlayalım bakalım…
Osmanlı’da “külhan beyi” denirmiş, bunlar hamamların fırınlarında yatar kalkar, bulundukları muhitte racon keserlermiş.
Mesela “Patrona Halil” bunların en meşhurlarından biriymiş.
Son dönemde bu kişilere “kabadayı” denmiş.
Kabadayılar hak hukuk bilir, racon keser, dertli insanlara yardımcı olurlarmış.
Tabii bu arada, helal para kazanmayan tüccarlardan da mucibince aidat alırlarmış!
İkinci gelirleri de mekanlarında kumar oynatmak, karşılığında komisyon toplamakmış.
Bu gün şehrimizde 3 bin kahvehane, en az bir o kadar da dernek lokali varsa hemen “hepsinde” akşamları kumar oynanır, oynatılır.
Ortalıkta “kabadayı” kalmadığı için de bu boşluğu “kaba polisler” doldurur!
Her akşam oraları dolaşan sivil plakalı bu “kaba polisler” gecelik istihkaklarını alarak diğer “kaba amirlerle” de paylaşılmak üzere ortak kutuya bırakırlar!
Düzen böyle işler.
Lakin, yakın zamanda Bursa’da namlı iki “kabadayı” vardı:
“Biri Benli Halil, diğeriyse Kaya Ali Kent”
Özellikle Benli Halil’in adım attığı yollar titrerdi!
Kaya Ali’ninse Heykel’de, Kafkas Pastanesi’nin karşı aralığındaki çıkmaz sokakta iki katlı bir kumarhanesi vardı.
Karaşeyh Camisi’nin yanındaki aralık.
N’erden mi biliyorum.
Kafkas Pastanesi’nin iki ortağından biri “Yüksel yenge” büyük dayımla birlikte orada ikamet ederdi.
Avukat Hasip İnhal’le, Yüksel yenge evliydi o yıllarda.
Her ikisine de rahmet diliyorum, Yüksel hanım dayımla ayrılmalarına rağmen yıllar sonra düğünüme kadar gelmiş ve en büyük altını O takmıştı.
Yıllardır “kırık plak” eski solcuların yere göğe sığdıramadığı tescilli katil Yılmaz güney her hafta sonu beyaz paltosu omzunda İstanbul’dan, Bursa’ya gelerek Kaya Ali’nin mekanında kumar oynardı.
Ulen, gerçekleri yazınca sağcısı da düşman oluyor, solcusu da!
Mesela uzun yıllardan beri MHP’nin genel sekreterliğini yapan İsmet Büyükataman’ı, Alparslan Türkeş partiye bile sokturmazdı!
MHP’nin sahip olduğu gayrı menkul ve paraların tutulduğu MAYAŞ isimli şirketi boşaltan ekibin elemanlarındandı İsmet!
Öncesinde defalarca milletvekili adayı olmuş, Türkeş listeye bile koymamıştı!
Ne zaman ki adam öldü, Devlet Bahçeli başa geçti, MAYAŞ’ın hatırına İsmet mebus oldu.
Bunda Bahçeli’nin şoförünün de katkısı olduğu söylenir!
MİT bizim MİT’imiz, devletimizin en çok güvendiğimiz asli unsurlarından biri ancak, “püskevetçi abi” bu kurumun “haber elemanı” olarak MHP’ye sızdırılmıştı geçmişte.
Şimdi Şenkal Atasogun var.
Türkeş’se durumu anlatanlara dedi ki, “Bırakın dokunmayın, O bizi izlesin. Biz de O’na göstermek istediklerimizi sunarız. O giderse zaten yerine başkası gelecek”!!!
Heyy hat!..
Neler var dünyada, neler yaşandı neler.
Neyse…
Kaya Ali Kent’in bir kumarhanesi, Benli Halil’in de Heykel’de Sönmez İş Merkezi’nin hemen altında İnegöl’e yolcu taşıyan otobüsleri yönlendiren bir yazıhanesi var.
Benli Halil, kabadayı adam, mert adam…
Yürüdüğü vakit bırakın sokakları, tüm Bursa titriyor artık!
Bunların öyle sonradan türeyecek olan “mafya” bozuntuları gibi ne uyuşturucu, ne silah kaçakçılığı ne de fuhşa aracılık etmek gibi bir dünyaları yok.
Dahası, bu işleri yapanları bulup, kağıt gibi buruşturuyorlar.
Ali Osman Sönmez o sıralar yaptığı “tütün ticaretinden” dolayı İnegöl’deki pek çok köylüyü ekonomik açıdan mağdur edip, halktan topladığı paralarla gelip, Bursa’ya yerleşmiş.
İnegöllü Benli bunu her gördüğü yerde tokatlıyor, ensesine şaplak, kıçına tekme atıyor!
Hatta Ali Osman Sönmez Benli’ye Fomara’da bir otomobil galerisi açıp, altına da son model kavuniçi renkli bir Mercedes çekiyor!
Lakin, Benli’nin en büyük zevki Ali Osman’ı dövmek!
Ali Osman en sonunda kafayı bozuyor ve “koruyucu” olarak Kaya Ali’yi tutuyor!
Bir gün yazıhanede Benli’nin telefonu “zırrn, zırnn” diye çalıyor…
Arayan, Benli’nin yanına yerleştirdiği Kaya Ali’nin şoförüdür!
“Abi” diyor, “biraz sonra Kaya Ali oraya gelecek ve seni öldürecek; kaç”!
Yiğitlikte kaçmak yoktur!
Ya ölürsün ya da öldürürsün!
Benli Halil silahını çıkarıyor, mermiyi ağzına verip, emniyetini açıyor ve masasının üstündeki gazetenin hemen altına koyuyor.
Gazete de merhum Necati Akgün’ün çıkardığı “Bursa’nın Sesi” gazetesi!..
Yazıhanenin önüne belediye bir kamyon kum dökmüş.
“Cıyyk” diye acı bir frenle Kaya Ali’nin İmpala model, Kayıhan Pala tarzı manda kasa Chevrolet marka otomobili duruyor.
Kaya Ali önce kum yığınına “Heyyt ulan be(!)” diyerek bir tokat atıyor!
Sonra belindeki silahına davranarak, öldürmek üzere Benli Halil’e doğru ilerliyor.
Benli’yse çoktan hazır!
Daha Azrail tetiğe basmadan O “Tak, tak, tak”!..
Ve Kaya Ali Kent nakavt!..
YAZI BİR KAÇ SAAT İÇİNDE GÜNCELLENİP, DEVAMI GELECEK. İLGİ DUYANLAR TAKİP ETSİN. İŞİM VE ÇİŞİM VAR. BİR DE YEMEK YİYİP, SONRA DEVAM EDECEĞİM.


