Yazarlar

Bu garanlık muhalefetle neyün aydunlanmasu bürader?!. Tabip kavesi seçimine doğru...

post-img
24 Nisan’da yapılacak İstanbul Tabip Odası seçimi öncesinde çalışma yapıyoruz. DKG’den ayrılan, TOPLUMCU HEKİMLER adıyla yeni bir grup kurduğumuz arkadaşlarla birlikte. Bu seçim çalışması çerçevesinde yolumuzun Düzce’de kesiştiği Doçent bir arkadaşımla yaptığım telefon görüşmesinin az kısaltılmış dökümü: Ben: Önümüzde seçim var, biliyorsun. Toplumcu Hekimler adıyla bir grup kurduk. Desteğini istiyoruz. İlk bildirilerimizin maille sana ulaşmış olması lazım. Listede yer almak istersen herhangi bir kurul için değerlendirebiliriz.   O: Grubun ismi ne dedin abi? Ben: Toplumcu Hekimler. Haberin olmadı mı? Mail ulaşmadı mı? O: A.. da o grupta değil mi zaten? Ben: A.. kim? O: A.. işte, sizinle aynı grupta değil mi? Ben: A dediğin İ mi? Tabii, bizi destekliyor. O: Değil değil. Benim A... Ben: Ha, yok, onlar DKG’de hala sanırım. Demokratik Katılım Grubu. Biz ayrı grup kurduk. Toplumcu Hekimler. O: Yok abi, o zaman ben size destek vermem. Ben: Niye ki, bizim ne savunduğumuzu biliyor musun? O: Yok abi, ben size destek vermem. DKG’de bir sürü arkadaşım var. Ü var, başka arkadaşlarım var. Şimdi kongredeyim, dönünce onlarla seçim çalışması yapacağım zaten. Bütün arkadaşlarım orada. Ben: Nasıl yani, biz senin arkadaşın değil miyiz? O: Yok arkadaşımsınız da, feodal arkadaşlığı demiyorum. Ben: Biz seninle feodal arkadaş mıydık? Onlarla feodal değilsin öyle mi? O: Yok abi, sen benim görüşlerimi biliyorsun. Ben: Biliyorum bir şeyler. Burada CHP’liydin mesela. Bu çelişmiyor mu onunla? O: Çelişmez, niye çelişsin. Buradaki arkadaşlarımın hepsi sol-sosyalist çizgide. Ben o çizgiyi desteklerim. Ben: Hiçbiri sol-sosyalist çizgide değil. Problem o zaten. O: Ben öyle düşünmüyorum abi. Ben: İyi ne yapalım. Benden haber vermesi. Sonra zaman geçer, haber vermedin falan denir. İşte haber verdim. O: Teşekkür ederim. Ben: İyi günler sana. + + + Görüşme böyle geçti. Bu arkadaşla Feodal Sokak’ta oynamışız meğer. Ötekiler siyasi arkadaşıymış! Küçük şehirde solculuk yapmanın büyük şehirdekine göre farklı riskleri vardır. Bu arkadaş burada güzel hizmetler vermişti vermesine, iyi işler yapmıştı. Ama bazı nedenlerle zor duruma düşünce, iktidar yandaşları saldırınca, o gayet zor zamanlarda ve koşullarda İstanbul’daki şen sohbet arkadaşları değil, biz durmuştuk arkasında. Feodalliğimizden… Yanlış anlaşılmasın. Siyasi bir güdümüz yoktu. Bu tekil olayı anlatmak istemezdim normal koşullarda. Ama bizim ülkemiz solcusunun, başka on binlerce bireyde görülen tipik özelliklerini çok iyi yansıtıyor bu örnek. Yani bu yaklaşım özel değil. Son derece tipik ve genel bir karakteri yansıtıyor. Niye solcusun? Çünkü solcu arkadaşlarım var. Peki onlar niye solcu? Benim arkadaşım oldukları için… Solculuk ne? Bizim yaptığımız… Sizin yaptığınız ne? Solculuk… 200 yıllık sosyalizm mücadelesi sonunda insan bilincinin yükseldiği yer: Sen kimlerdensin hemşerim? Atatürkçü isen vatanseversin, gözünü kapa yürü… Marksistsen sosyalistsin… Kuşku yok… Alevi isen solcusun… Tanrı vergisi… Kürt isen mağdursun, direnişçisin, devrimcisin… İki kere iki dört… Birazcık kendini sorgularsa Şemsi Paşa Pasajı’nda aklı büzüşür alimallah! Asla acaba ben yanlış mı yapıyorum kaygısı gütme… Siyasi arkadaşlıktan çıkarsın… Bir solcu doktor solcu doktorluğu nasıl yapar? Kırk kırık küp kırkının da kulpu kırık kara küp. Ciddi bir kitaptan geçtik, yanı başındakinin aykırı bir makalesini bile sakın ola okuma! İnancın bozulur, helale el açarsın!   Sol elimizle suyu alır burnumuza çekeriz, sağ elimizle sümkürür, temizleriz. Sol elimizle başımızın dörtte birini mesh ederiz, sonra her iki elimizin işaret parmağını kulak deliğimize sokar, öylece tutar, dışarıdan gelen sesi zinhar engelleriz. Haber fotoğrafının konuyla bir alakası yok. Komik diye koydum. Yiğit Özgür’ü pek beğenirim. Ben de büyüklerin ellerinden, küçüklerin burjuvalarından öperim.

Diğer Haberler