Yazarlar

Eylemci sol, oligarşinin ideolojik önderliğinden çıkamıyor. Gezi hareketi vesilesiyle...

post-img
Türkler Osmanlı’da sadece çiftçilik yaparlardı. Bir de askerlik. Zanaat, ticaret, para işleri Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin elindeydi. O yüzden ekonominin hakimi, dolayısıyla toplumun hakimi azınlıklardı. Türkler istedikleri kadar vurdu kırdıda, köyde, kasabada hakim olsunlar. Kafalar ve şehirler, azınlıkların ve dış devletlerin hakimiyetindeydi. Bizim eylemci solcular da aynı. Eylemler ve ara sıra sokaklar onlara ait. Onların kafalarını şekillendirense 80’den beri liberaller. Dolayısıyla yerli, yabancı oligarşi. Kafaları düşünceye, ideolojiye, bilime, sanata basmıyor. “Akıllar karışmasın” diye sol şefler de öylesini yeğliyor zaten. Haber fotoğrafı 31 Mayıs 2013, Antakya şehir meydanı. Gezi eylemleri başlamış, Türkiye’nin her yanına yayılmış. Ertesi gün mahşeri bir kalabalık Taksim Meydanı’nı işgal edecek! Antakya’da ise takip eden günlerde 2 kişi ölecek. Bu aynı zamanda “Kayıp Devrimin Öncesinde” adlı tefrika romanımın içinde yer alan bir fotoğraf. Ben de oradayım. Fotoğrafı İlknur çekmiş. Bu öyle bir roman ki, gün be gün o anki gelişmelere göre soL günlük gazetede tefrika edilmişti. Böylesi dünyada bir ilk. Hatay’da patlayan bombaya, Suriye karışıklığına ve Gezi’ye tam ortasından denk geldiğinden aynı zamanda Gezi Hareketi’nin eylemli canlı romanı. Bunu sıradan bir popüler liberal romancı yazsaydı, şimdi dünya ondan bahsederdi. Aman aman, falanca yazar naklen ayaklanma romanı yazmış, “Yazar roman sanatının temellerindeki anlamı kökünden sarsan bir arayış içinde”… “Tarihe tanıklık eden sanat ötesi bir eser”… “Modernitenin dayattığı estetik değerleri kökünden reddederek yeni bir estetiğe yelken açan cüretkar bir çığlık”… Talihsizliğimiz ödünsüz sosyalist olmamızda :) Çünkü böyle bir şeyin üstünü en önce sosyalistler, komünistler örter. Ara sıra sanata, aydına gereksinim duyduklarında kendilerine selam veren sıradan bir “burjuva” aydını geçici olarak ikame ederler, sanat, düşün, aydınlanma görevlerini de ifa etmiş olurlar. Komünist zaten her şeyi bilen, hiçbir katkıya ihtiyacı olmayandır. Doğuştan gelen bilgisi ara sıra eksik kaldığında difüzyon ve foto-sentez yoluyla faunadan sağlayandır. Kitap sonradan, şu an Komünist Partililerin olan Yazılama Yayınları’ndan çıktı. Ancak KP eşrafıyla aram iyiden iyiye limonileştiğinden orada öyle yapayalnız, yetim ve öksüz kaldı. Böyle çok kitap vardır. Yayınevi ile yazarının arası açıldığında üvey evlat muamelesi gören eserler büyük bir kalabalık oluşturur. Nerede bu devlet, nerede millet? Yok mudur bir “Kitap Esirgeme Kurumu” şu ülkede. Kitap hakkında İnsan BU’da çıkan (eski) bir yazımın bağlantısı: PARTİ EDEBİYATI YAPTIM AMA… : http://www.insanbu.com/eski/a_haberf3e5.html?nosu=1226 Birçok kez başkalarının eserlerini övmüş, tanıtmış biri olarak, “kitap yazıldığı andan itibaren toplumun değeridir” ilkesine uygun şekilde, başka hiçbir yerde tanıtılmayan - TKP’yi öven, öne çıkaran eseri ondan başka kim tanıtacak :) -  bu öksüz eserden bahsetmeyi kendini övmek diye kabul etmemenizi diliyorum. O büyük hengameden, şanlı “Haziran Direnişi”nden sonra, ne mi oldu? Katılanlar oligarşinin ideolojik hakimiyeti altındaydılar, Haziran geçince mucize gerçekleşmedi. Yine oligarşinin ideolojik hakimiyeti altındalar.

Diğer Haberler