Yazarlar

Bursa Kadın Kolları, seçim ve kurultay anılarımız

post-img
(Bu bir anı yazısıdır) Kadın Kolları Başkanı ve İl Başkanlığı gerginlik ortada ve had safhaya ulaştığı için işin içinden çıkılmaz duruma geldi. Ortada dedikodular, çamurlar gezip duruyor. Ben size başka bir açıdan durumun vahimliğini anlatacağım. Yazdıklarım ortada dönen dolaplar gibi değil, birebir yaşanmışlıklardır. Ve Bursa siyasetinin nasıl şekillendiği ve kimlerin eline kaldığı konusunda net bilgiler içermektedir. Hiçbirisi de kulaktan duyma ve uydurma bilgiler değildir. Adaylık Süreci Fatoş Birinç başkanlığa aday olduğunu açıkladı, kendisini destekleyeceğimize söz verdik. Ardından  İsmet Karaca benimle irtibat kurup, bu görevi daha iyi yapacağımı ve kendilerinin  destekleyeceğini belirtti. O dönem hazır hissetmediğimi, bir şeyi yapacak isem, en doğru şekilde yapmak istediğimi ve Fatoş Birinç'e söz verdiğimi anlattım, kendisine. Ve dedikodulara sebep vermemek adına, Fatoş Birinç'i arayarak, bu konuşmadan bahsettim. Kendisi  "Sen olursan ben seni desteklerim, çekilirim" gibi sözler söylediği halde, defalarca ona şu an böyle bir düşüncem olmadığını belirttim. Ardından gece telefonum çaldı, arayan Fatoş hanımdı, sen aday olmaya hazırlık yapıyormuşsun da, işte madem adaysın neden söylemiyorsun da... Hey allam... Sonra telefonu yıldırımdan bir hanıma telefonu vererek, İsmet Karaca senin hakkında şunları  diyor diyerek, asla ağza alınmayacak kadar iğrenç sözleri ve hakkımda İsmet Karaca'nın söylediğini iddia ettiği sözleri aktardı bana... Ben duymayı bile kendime yakıştıramadım, o denli kötü, o denli iğrenç... Dedim ki madem İsmet Karaca bunları söylüyor, ben de konuyu mahkemeye taşıyorum, hepiniz de geliyorsunuz, artık İsmet mi üretti, birileri mi uydurdu çıkar ortaya o ortamda... Biz şöyle mert kadınlarız, böyle cesur kadınlarız, çıkar aslanlar gibi söyleriz mahkemede, o İsmet söylediklerinin bedelini öder ve bin bir hikaye... Sonra ne mi oldu dersiniz "biz söylemedik öyle bir şey " diyerek yok oldu bu aslan parçaları. İşte o mert, cesur kadınların kadın kolu macerası bu şekilde başladı... İsmet Karaca ve ekibi her ne kadar müdahil olmadık deseler de, Nilüfer'den, partiye yeni üye olmuş bir kadına adaylık teklifi ile gittiler. Ben de kadını arayarak, daha önce hiçbir çalışmada kendisini görmediğimi, ne zaman üye olduğunu, adaylığın herkesin hakkı olduğunu yalnız bir erkeğin, kadın kollarını dizayn etmeye çalışmasının doğru olmadığını, eğer bir erkek başkanın güdümünde çıkar ise oy alamayacağını belirttim. Seçime 2 gün kalmıştı ve o kişiler adaylıktan bu sebeple vazgeçti... Bunu duyan İsmet Karaca beni arayarak, tehditler ve hakaretler savurup telefonu yüzüme kapattı. Ve kendisini geri aradığımda açmadı, ben de o sinirle yazılı olarak o hakaretlere ve tehditlere karşılık, ağzıma geleni yazıp gönderdim. Yanımdaki kişiler de bu duruma şahittir, inkar etmek bir yere kadar.. Tabi İsmet Karaca adam dövme, hakaret ve mahkemeler konusunda profesyonel olduğu için, o yazılı sözleri delil olarak kullanıp mahkemeye verdi beni, kendisi telefonda bana saydırdığı ve beni bu duruma soktuğu için, benim elimde herhangi bir kayıt yoktu ve mahkemede ceza aldım... Ne içindi bunlar... Kadın Kolu için... Dolayısıyla kimin için... Fatoş Birinç'in başkanlığı için, tek aday olarak çıkması için... Bu durumda İsmet Karaca'nın tüm kadın adaylarını patlatarak, Fatoş hanımın nasıl ve ne şekilde aday çıktığı da ortadadır. Her ne kadar İsmet Karaca'ya kızsam da, şu sözü de doğrudur "Sen o kişileri henüz tanımıyorsun, bir gün o kişiler konusunda haklı olduğumu anlayacaksın" Ve adam haklı çıktı da... Kurultay Maceramız: Ortada hiç bir grup kararı yok, tek net olan Fatoş hanımın sağ kolu Ece Aktan'ın, adaylardan Düriye Taş'la beraber çalıştığı ve onun listesinde olduğu. Bir de Fatma Belgin Gökçe'nin MYK listelerinden birinde olacağı ama hangisinde kesin ve net değil. Otele girdiğimiz gibi aşağı çağırıldık, daha nefes almadan karşımızda Birsen Temir'i bulduk. Kendisi biz gelir gelmez, ki elbet birileri tarafından çağırılmıştı, apar topar imzalarımızın verilmesi istendi. Benim savunduğumsa öncelikle tüm adaylarla görüşülmesi, ardından bu konunun aramızda konuşulması, ardından grup kararı mı alınacak, yoksa herkes bireysel mi hareket edecek yönündeydi. Sonra imza verilebilirdi... Bu kadar acele edilecek konu neydi? Ben bunu söyledikçe herkes alevlendi, yangından mal kaçırırcasına imza verilmesi gerektiği savunuldu. Ankara'ya gitmeden tüm adayların özgeçmişinden, karakterine kadar her şeyi net bilen ben, sürekli susturulmaya çalışıldım. Artık iş çığırından çıkma boyutundayken Birsen Temir'in ve delege arkadaşlarımın yanında YSK'nın resmi sitesini açıp HDP aday adaylığını gösterdim, hemen karar vermeyin arkadaşlar diyerek... Bazı arkadaşlar "resmi site" olmasına rağmen inkara girdiler, görmezden geldiler, Birsen Temir kendine yakışan şekilde, avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı, otel lobisinde.  Kadın ciddi anlamda çıldırdı ve sanki YSK'nın sitesine ben koymuşum ya da ben HDP'den aday adayı olmuşum da 1.sırayı alamayınca vazgeçmişim gibi. Ben oldukça sakin bir üslupla, bir insanın durup dururken başka partiden aday olamayacağını anlatırken, Birsen hanım'ın bas bas bağırarak verdiği yanıtlar ve çirkin üslubu da, Bursa delegesi arkadaşlarımızı etkilemedi. YSK'nın resmi sitesini gösteren ben "iftiracı" Birsen Temir mağdur oldu bir anda... Arkadaşlar hemen imzalarını verdiler, hiç bir adayla görüşmeden, ikna etmek adına araya girenleri dinlemedim, bir grup kararı mı aldık benim bilmediğim de ona uymuyorum da bu tepkiyi gösteriyorsunuz, diyerek kesinlikle Birsen Temir için asla imza vermeyeceğimi dile getirdim. Benim anladığım, birilerinin oyununu bozmuş olmamın rahatsızlığıydı, sonradan öğreniyoruz ki çoğu arkadaş Birsen Temir'den söz almıştı listesinde olmak adına... Hem Birsen Temir hem de Düriye Taş, kadın kolu başkanımızın en yakın arkadaşlarıydı, onlar başkan olursa onunda önü açılacaktı elbet... Bursa İl Kadın Kolu Başkanımızı sadece orda otel lobisinde gördüm, Kurultay boyunca Bursa grubu tamamen sahipsiz, başıboş, ne yapacağını bilmez acemilikte resmen ortada kaldı. Benim sadece YSK sitesinden HDP adaylığını göstermem dolayısıyla (ki ortada başka tartışma yoktu) Fatoş Birinç'in tansiyonu çıkmış ve yardımcısı Sara Mızrak'ı da yanına alıp hastaneye kaldırılmış ve ardından Bursa'ya dönmek üzere yola çıkmışlardı. Yalnız o süreçte tansiyon tavan yapmışken, sanıyorum benim yanımda olduğunu bilmeyip, Ece Aktan'ı sürekli arayıp, talimatlarını nasıl verebildi hastaneyken anlamadım. Yanımızda bir başkanı geçtim, sorumlu kimse bırakmadan hem de... Cepheyi terk edenden, komutan olur mu? Hem de ufacık bir olayda kaçan saklanandan... Sanıyorum Fatoş Birinç herkese "asla grup kararı alınmayacak, herkes bireysel karar verecek derken, Düriye Hanım ve Birsen Temir'e bu söylemlerle destek alırım sanmıştı... Maalesef ki istediği gibi olmadı... Kurultay Günü ve Kadın Kolu Genel Başkan Adayları: Öncelikle adaylara bakalım. Birsen Temir: Birçok partide şansını denemiş, çok hırslı ama yol yürüdüğü herkesi yarı yolda bırakmış. Ve biz Kurultay salonunda gezerken öğrendik ki, herkese mavi boncuk dağıtarak, MYK listesinde yer vereceğini belirtmiş. Biz orda notunu verdik kendisinin. Düriye Taş: Bursa ziyaretinde diğer adayları kötüleyerek tanıtımını yaptığı için olumsuz karşılandı. Senal Sarıhan: Benim her zaman hayranlıkla izlediğim, bayıldığım, duruşuna, direnişine hayran olduğum bir kadındır. Fakat zaten yeterince sorumluluk aldığı için bu işi yürütmesi zordu. Fatma Köse: Kendisini kurultay öncesinde tanıdım. Ağırlığını, nezaketini, cana yakınlığını severim. Başkan olduktan sonra dahi tavrı değişmemiş, bir başkandan çok kucaklayıcı bir abla olmuştur benim için. Ve son dönem diğer adayların tavırlarını gördükçe, en doğru kişi seçilmiş düşüncesindeyim. *** Kurultay öncesi yaşananlardan sonra, baktık herkes hedeflerini belirlemiş, konulara müdahil olmamak adına Canan Tunar'la beraber diğer şehirdeki insanlarla tanışıp, sohbet edip fikir sahibi olduk. Birsen Temir konuşma yaptığı sırada, bir baktık ki bizim Bursa grubu ellerinde afiş ve pankartlarla birden sahneye atladı ve arkasında destek duruşu yaptı. O afişler nerden çıktı, hangi ara hazırlandı, ne zaman yetişti, ne zaman planlandı bilmiyoruz. Biz Canan abla ile şok, salon bizden de şok! Ve öyle bir görüntüydü ki sanırsınız Birsen hanım Bursa'dan çıkmış bir adayımız... Ardından Şenal Sarıhan harika bir konuşma yaptı, insanın gözlerini dolduran... Ve tam o anda Birsen Temir de sahneye atlayarak "Biz koltuk düşkünü değiliz, asla da olmadık, Şenal Sarıhan' birleşiyoruz" diye duyurması ile o harika konuşmayı berbat ederek, tüm o güzel duygularımızı aldı götürdü... Ve önceki konuşması esnasında, İstanbul delegelerini yerden yere vuran Temir, bu birleşme ile Şenal Saruhan'a büyük bir zarar verdi. Kurultay sırasında örgütü yanına almış, dedikodulara, çamura dahil olmayan, hedefini net şekilde belli etmiş ve ortaya koymuş tek aday Fatma Köse idi... Bunlar yaşanır iken, sahneye pankartlarla atlayan Bursa delegesi arkadaşlarımız, ne kadar kötü kullanıldıklarını net anladılar... En azından yüz ifadelerinden bu anlaşılıyordu. Şenal Sarıhan ve Birsen Temir birleşmesi tüm listeleri değiştirdi, Bursa'da söz verilen herkes listeden çıkartıldı. Sadece Fatma Belgin Gökçe kaldı bir tek o listede... Bu arada Bursa vekilimiz Orhan Sarıbal'ın bir kurultay delegesi arkadaşımızı arayarak, Şenal Sarıhan'a oy verin talimatını da yazdım bir köşeye... Ve kurultay dönüşü, 4 adaydan 3 kişinin listesine girmiş olan Bursa, tepki oylarıyla Fatma Köse'yi destekleyip kurultayın belirleyicisi oldu... Aradaki o az fark Bursa oylarıdır işte... Ve gerçekten büyük başarı, MYK listesinde kendi delegesi olmayan başkanı desteklemek. Beni sorarsanız, ben çok keyifliydim, her şey tam da istediğim gibi oldu... Bana göre olması gereken en doğru aday seçildi. Ve kurultay dönüşü sevgili ablalarım, sen haklıydın, çok acele ettik dediler, keşke öyle yapmasaydık dediler ama iş işten geçmişti... Ve sonrasında şimdi sizlere kadın kolumuzun seviyesini yazıyorum: Birileri minibüsteki arkadaşlarımızı arayarak "Duydunuz mu Fatma Belgin resepsiyonun önünde sinir krizi geçirmiş, saçını başını yolmuş" dedi... Ve bu minibüsteki arkadaşlara bu şekilde duyuruldu... Çok yakışıksız, çok çirkin ve çok büyük iftira.. Belgin abla ağır bir kadındır, hiçbir zaman o seviyelerde hareket etmez ve ben bu süreçte, ne olursa olsun o tavrından ödün vermediğini net bilenlerdenim. Ve her şeyi geçtim, yanımızda bir başkan ya da yardımcı olmadığı için, parti için görevli olarak döndüğümüz Ankara'dan Bursa'ya geldiğimizde, sabaha karşı saat 4:00 ve tüm kadınlar kent meydanının ortasında araçtan o saatte indirilip, kendi başlarına bırakıldı... Keşke başkan ya da yardımcıları, Fatma Belgin saçını mı yoldu konusu ile ilgileneceklerine, kadınların o saatte Kent Meydanının ortasında bırakılmasını önemseselerdi. Ve benim çalışma komisyonu yalanım (!) Fatoş Birinç'i arıyorum, nihayetinde başkanım ve hiyerarşi diye bir şey var. Fatma Köse ile konuşup bir komisyona girmek istediğimi belirtiyorum, bunun için gerekirse Ankara'ya gideceğimi... Ve bu konuda talebi olan arkadaşlar var ise beraber hareket edebileceğimizi... Bunun yanında varsa kafasında bu konuda tavsiye edebileceği daha iyi yapabilir diyebileceği biri, bu talebimden vazgeçebileceğimi de belirtiyorum. Kendinin cevabı; benim geleceğimin çok parlak olduğu, ışığım olduğu ve bu konuda bana sonsuz destek vereceği yönünde oluyor... Bir de Ece Aktan çok istekliydi diyor ve Ece ile de görüşerek bu konuda Ankara'ya beraber gitme kararı alıyoruz. Sonra ne mi oluyor, gideceğimiz bir gün öncesi kendilerini aradığımda telefonlarıma dahi çıkmıyorlar, çıkmadıkları gibi de dönmüyorlar... Ben de madem öyle, onlar komisyona girsin diye peşlerinde koşmama kararı alıyorum.. Bahsedilen "çalışma komisyonu" bir konum değil, emek... Genel merkez tarafından verilecek görevleri kendi imkanlarınla yerine getireceksin. Fatma Köse konuya çok sıcak bakıyor ve beni komisyona dahil etme kararı alıyor... Bu görevde, daha çok bölgesel kadın sorunlarının tespiti ve konu hakkında ki yazılarla destek olmam bildiriliyor bana. Fatma Köse akıllı bir kadın, aslında sanıyorum beni dahil etme amacı da, yazılarımı daha çok kadın sorunları üstüne yazmam konusunda teşvik etmek ve bu konulara dikkat çekmem maksatlı idi. Ve ulusal  basınla da aramın çok iyi olması, gündem yaratabilmem hem Bursa Kadın Kollarına hem de genel merkeze katkı sağlayabilirdi, düşüncesiydi.. Ben bu karar MYK'dan geçmeden heyecanla Nilüfer Kadın Kolları Başkanımızla ve birkaç üyemiz ile paylaşıyorum. En büyük hatam buymuş... Sonra ne mi oluyor; İl Kadın Kolu Başkanı ve ekibindeki bazı kişiler, bu konuya çıldırmış vaziyette genel merkezi ayağa kaldırıyorlar. Ve sadece emek vermek istediğim, çalışmak istediğim ve adı üstünde "çalışma komisyonu" olan bu küçücük görev konusuna müdahale ediyorlar. Ve başından beri Fatoş Birinç'in benim bu komisyona girmek istediğimi bildiği ve sözde(!) desteklediği halde bunu yaptılar. Öyle iftira ve dedikodular döndü ki, lanet olsun dedirttiler kendilerine... Yetmedi, oturup Facebook sayfalarında sabah akşam, beni yalancılıkla suçladılar o da yetmedi böyle bir görev olmadığını iddia ettiler... Beni arayıp tek kelime dahi sormadan, konuşmadan sayfa sayfa karalamaya girdiler.. Tanımadığım adamlar hakkımda bel altı, iğrenç yorumlar yaptı bu paylaşımlarının altına, onlar sevindiler, beğeniler yaptılar. O gün anneler günüydü ve o gün hiç bir çalışma yapmadıkları gibi, sabahtan gece 3'lere kadar, beni tanımayan insanlara dedikodumu yaptılar sosyal medyada herkese açık sayfalarda.. Sonrasında kendilerinden şöyle bir açıklama geldi "Bu kadar şehit verdiğimiz bir dönemde, anneler gününü kutlamama kararı aldık" Tamam.. O zaman anneler günü gibi değerli bir günde, şehit annelerini ziyaret edebilirdiniz... İlçe Başkanı Mehmet Turan Tansal konuya nasıl dahil oldu: Yenişehir'de bir etkinlik var. İsmail Kaya arıyor, beraber etkinliğe gidiyoruz. Zarife ablam ve Osman abim de var. Etkinlik dönüşü ilçeye gidiyoruz. Tansal Başkan bizi çağırıyor, 5 kişiyiz. Amacı ortada olan bir problemi, bir ilçe başkanı olarak çözmek, tamamen iyi niyetli... Bana diyor ki, Fatoş'la aranızda ne sorun var... Ben de benim yok ama onların benimle var diyerek yukarıda yazdığım tüm hikayeyi, diğer kişilerin yanında anlatıyorum... Olay şuymuş, beni Yenişehir'deki etkinlikte görmekten rahatsız olan Fatoş Birinç, ilçe başkanımı arıyor ve aynen şu kelimeleri kullanıyor "O Pelin bir daha hiç bir etkinliğe götürülmeyecek, İsmail denen kişiye de söyle yanına almasın, eğer almaya devam eder ise onu görevden aldırırım" Vah ki ne vah ! Buraya kadın kolu başkanlığının ne olduğu anlayamayan, hazımsız bir kişilik çizelim ! Tansal başkan da “bırak Pelin konusunu sen benim yöneticimi nasıl görevden aldırıyorsun”, tüzükte bir değişiklik mi oldu, nasıl oluyor o iş diyor. Fatoş Birinç'in verdiği cevap "imza toplarım" Ve sorunu düzeltmek adına, İsmail Kaya, Fatoş hanıma telefon açıyor... Ben görevden aldırmak istediğiniz İsmail Kaya diyerek... Pelin bizim kardeşimiz, çalışmak istiyor, çalışmak isteyene kapımızı mı kapatalım, diyor. Fatoş Hanım'ın verdiği cevap: "Ben Pelin'i çok seviyorum, neden sizinle çalışmalara geliyor, bizimle gelmiyor, ben Pelin kardeşimi de aramızda istiyorum..." Hayda.... Hayatımda çok dönen insan gördüm de, bu kadarına ilk defa denk geliyorum... İsmail Kaya, ben sizi bir araya getireyim, Pelin beni dinler, diyerek, gayet iyi niyetli bir yaklaşım sergiliyor yine de Ertesi gün ilçede toplanıyoruz. ben tek başıma gidiyorum. Fatoş hanım bir sürü kadını toplamış yanında, köşe yazılarımı okuyor karşımda ama benim o yazılar İlçe başkanı İsmet Karaca ile ilgili, kendi üstüne alınmış meğerse. Tansal başkan bu sorunu burada çözün, bu kapıdan çıktığınızda bitsin diyor ilçe başkanına yakışır şekilde. Sorunu cözdük diye göstermek adına fotoğraf verilmesini reddediyorum, çünkü bir insana hiç bir şey yapmadığın halde, bu kadar hedef haline getirilmeyi ve iftiraları sindiremiyorum. Sorun cözülmese de birbirimiz ile uğraşmama kararı alıyoruz... Sonra ne mi oluyor... Akşama yine sosyal medyadan sayfalarca tarafıma hakaretler, konuyu bilmeyen kişilerin müdahalesi, yorumlaması onca şey... Artık insanında bir sabrı var... Fatoş hanıma telefon açıyorum, diyorum ki sen beni aradın da ben mi yanıt vermiyorum, neden boy boy yazıp duruyorsun, senin benimle sorunun ne? Varsa sorunun neden arayıp bana sormuyorsun, gel baş başa buluşup konuşalım ama sadece ikimiz olalım bu konuşmada eğer gerekir ise diğer kişileri de çağırırız sonra. Ertesi gün  saat 19'da teketek buluşma kararı alıyoruz... Yine ben tek gittim, gittiğim gibi Kocası, Ecesi, Sarası da geldi... Tüm konuşmada, önce Fatma Köse hakkında atıp tutuluyor, sonrasında da Şadi Özdemir'in benim komisyon konuma engel olduğu ve kendisinin hakkımda konuştuğu rivayet ediliyor... Hatta Şadi bey kadın kolu toplantısına girip, Fatma Köse, Pelin'i tanımıyor bile diye bir konuşma yaptığına kadar, kendileri hariç herkesi bana hedef gösteriyorlar... Hatta İsmet Karaca'nın da parmağını da ihmal etmiyorlar bu işte... Ve CHP'den nasıl uzaklaştım: Tüm bu olanlara rağmen, Şadi bey bizi çalıştırmıyor demelerine rağmen "ne konuda çalıştırmıyor" diye sorduğumda, araç vermiyor dediler. İsmail Kaya'yı aradım, Fatoş Birinç'i yanına getiriyorum, bazı imkansızlıklardan şikayetçi, yardımcı olur musun dediğim, olurum diyerek olumlu yanıt verdi. Fatoş Birinç konuşma boyunca Şadi Bey'i şikayet etti ve İsmail abi de o konuları bırakalım bir kenara diyerek kişiler üstünden konuşulmamasını rica etti. Ve aynen şu cümleleri kullandı "Araba mı lazım ben ayarlarım, tüm imkanları size sunarım, sadece sizden tek bir ricam var, bana proje ile gelin... Fatoş Hanım 2-3 gün içinde projelerini getireceğini söyledi. Sonra ne oldu? O gün bugündür İsmail Kaya'ya değil proje telefon dahi gelmedi... Ve artık yıldığım bıktığım nokta da buydu, Fatoş (ablanın) birilerinin gazıyla bana saldırdığını, çabuk gaza geldiğini düşünerek iyi niyet göstermeye çalışmıştım. Ama en son olan olay -tüm imkanlar sunulduğu halde- dönülmemesi, kendisinin çalışma hedefi filan olmadığını bana net gösterdi... Kişilerle uğraşmak ve bolca dedikodu üretmek sanıyorum daha kolaydı... Ve herkese son sözüm Yazı bu kadar uzun ama yazmadığım çok şey var... İnsanları rencide edip, hakkında dedikodular üretmek ile bir yere varılmaz, elbet patlar bir yerden... Hatırlıyorum da Güler Buğday bir defa yazmıştı kadın kolları ile ilgili, yazısında da Ayşe Şahin'i bile aratabilir demişti. Ve haklı çıktı... İl başkanlığında yapılan taşkın ve nezaketsiz hareketleri yazmıyorum bile buraya ve bu konuda Şadi Özdemir'i de %100 haklı buluyorum. Ve son dönem telefonum bir konuda susmuyor ve Fatoş Birinç'e diyorum ki, yine gereksiz şeylerle uğraşıyorsun. yine artık sen mi çevrendekiler mi kimse bu dedikoduları üreten haddini bilsin biraz, ben liste neden yapayım bu ortamda? Ülke elden gidiyor, sizin dedikodularınız bitmiyor... Bir parti eğitmeni, siyaseten tecrübeli, Kader'de başkanlık yapmış birine ben bu hareketleri yakıştıramıyorum, Sana bir gömlek fazla geldi sanki bu görev... Ve aylardır sizden uzakta, kendimi işime gücüme vermiş, ekmeğimin derdinde biri olarak, yine başarısızlığının çamurunu üstüme atmana bu defa izin vermem bilesin. Ben liste hazırlıyor olsam, saklı gizli hazırlamam ve emin ol hazırlayacağım günde herkesin gözü önünde yaparım. Siz beni, Ayşe'yi, Fatma'yı, Arzu'yu kafanıza takacağınıza, aldığınız sorumlulukları yerine getirin de biraz ülkenin geldiği durumla ilgilenin... Her şeye rağmen, olmazda ama eğer konunuz bir gün  "ülkemiz" olursa, bizde o zaman yanınızda oluruz... Bazen bazı kişilerin sırf kendi egoları uğruna, görevde kalmaması CHP ve ülkemiz adına en  hayırlısıdır. İnsan bir hevesle yanlış bir adım atabilir ama beceremediği yerde, bırakması en doğru harekettir. Belki o zaman, en azından kaybettiği itibarını geri alma şansı olabilir.. Sadece ve sadece insanlara çamur atarak CHP ve ülke adına kaybedilen zamanın, en azından gelecek, hedefler ve çalışmalar konusunda önlemi alınabilir. Bazen istifa erdemdir madem başaramıyorsun en azından meşgul etme... Çok büyük özür borcun var herkese... (Şimdilik  siyaseten yaptıkları bu hareketler, herhalde ki kişilik ve başkanlığı ne şekilde ve amaçla yürüttükleri konusunda yeterli olacaktır)

Diğer Haberler