Yazarlar

Büyüklerimiz

post-img
Büyüklerimiz; Uğur Mumcu'nun gülmece öğelerini kullanarak 1980 öncesinde siyasal yaşamda başrol oynayanları anlatdığı kitabının adıdır. Onu saygıyla anarken bazı büyüklerimizi anmak istedim ben de... Örneğin; Celal Bayar'ı... Bilindiği gibi Celal BAYAR yıllarca; "Bu kış ülkeye komünizm gelecek" diye halkı ürküttü...Halk ne siyasal "izm"leri öğrenebildi, ne sınıf bilinci, ne de siyasal toplumsallaşma bağlamında gelişimini tamamlayabildi, oldu demokrasi cahili... Ve Balkanlar'dan gelecek soğuk hava akımları gibi; düşmanı da hep dışarıdan bekledi.. Oysa ne Ortaasya'dan bugüne değin atalarının, ne de üzerinde yaşadığı toprakların antikiteden beri tarihini bilmeyen, öğrenmeyen bu halk; çok yıllar öncesinde içine girmiş, yerleştirilmiş olan TRUVA ATI'nı da, atın içinde palazlanan yedi düvel işbirlikçilerini de hiç görmedi... Ve 12 Eylül 1980 sonrasında iyice kör bakar olunca da...80'li yılların başından beri Devlet'in kurum ve kuruluşlarının yanısıra özellikle de Türk Ordusu'ndan yuvalan düşmanı görmedi...Görse de...Görmezden geldi...Üstelik bu düşman; komünizmle değil...Celal Bayar'ın da şiddetle savunduğu liberalizm ideolojisinden geldi, liberal geçinen cepheden geldi...Sonucunda da 15 Temmuz 2016'da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ele geçirmek için kanlı bir kalkışma yaşandı. Oysa Celal Bayar dedemiz; Johnson Mektubu'nu, dayatmalarını ve tehditlerini bilen bir büyüğümüzdü... Buradan çıkarılacak olan kıssadan, hisse... Bazen büyüklerimizin her sözünü dinleme, önemseme, kulak asma!... Oysa günümüzün büyükleri ya da büyük düşünürleri arasında boy gösteren Yiğit Bulut; geçenlerde ne diyordu?... -Her zaman Türkiye-Rusya imparatorluğunu savunmuşumdur. Vay; bu ne değişim?... Amerikan mandacılığı isteyen liberallere karşılık, Rusya ile imparatorluk düşleri gören Yiğit bir Bulut; düşler aleminde mi, Rusya'ya yağ çekme ve yaranma telaşında mı, yoksa bir başka büyüğümüzün izinde, onun sözünde mi gidiyor acaba?... Hangi büyüğümüzün mü?... Elbette ki İkinci Adamımız; İsmet İnönü Paşamızın... Ne demişdi İsmet Paşamız?... 1964'de Türkiye Kıbrıs'a bir harekat düzenleme girişiminde bulunup da, o günlerdeki USA kabadayısı Johnson da oturup bir mektup yazınca... -Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır!... İlk öncesinde İran'la nükleer silah üretimiyle ilgili yaptırımlar, ambargolar... Çin mallarına getirilen aşırı vergi yükü...Ardından Kanada,Meksika ilk sırada olmak üzere, Latin Amerika Ülkeleri ve daha sonra Avrupa ilkelerine verilen gözdağları derken...Dağlar, tepeler deviren sözler, Dolar'ın ayarıyla oynamalar ve sonucunda Türkiye ile başlatılan ekonomik savaşlar... Bu kaos/karmaşa ortamında; değişen dengeler, taraflar, yeniden oluşan takımlar... Ve bizde de uyanan meraklar?... Türkiye'nin tarafı...Kimden yana olacağı...Ülke ve ulus çıkarları bağlamında kimleri dost bileceği... İsmet Paşacı mı yoksa Menderesci, Özalcı ve Çillerci politikaları mı izleyeceği?... Bunca saldırıya, düşmanlığa, aşağılama girişimlerine (ki çuval geçirme, FETO/PKK vs gibi örgütleri besleme ve destekleme) yine de Amerikancı mı kalacağı?... Bilmiyoruz neler olacağını...Kim bilir?...Eibette ki günümüzün büyükleri bilir. Bilemeyiz ki onlar; acaba dünün büyüklerinden ve İkinci Adam payeli İsmet Paşa'ya ne kadar kulak verirler?... Çünkü Tek Adam; ülkemizi kuran Atam; ne söylemişse, ne öğütlemişse...O'nun sözlerine hiç aldırılmamış...Kulaklar hep tıkalı kalmış...Oysa O'nun yolundan, sözünden gidilseydi; Bir TÜRK LİRASI'nın ederi, İKİ DOLAR'a gelirdi. Bu gidişle BİR DOLAR için YİRMİ TÜRK LİRASI bile harcanacak olursa...Şaşırmayalım; dostumuzu, düşmanımızı seçmesini bilemezsek, daha da zor koşullara düşmeyelim. İsmet Paşa demişken... Rahmetli; asker olduğu kadar da tam bir siyaset adamıydı. Birileri "özellikle de Amerikan yalanlarının etkisiyle" Lozan'ı, onun Lozan Barış Antlaşması'ndaki başarısını karalamaya çalışsa da...O uluslararası siyasetde de başarılıydı. Ve onun en bilinen özelliklerinden birisi de her yaz geldiğinde denize yaptığı çivileme dalışları kadar, bir de sağır diye bilinmesiydi. Ama bu sağırlık; ona özgü, değişik bir sağırlıkdı. Ve bu sağırlığın özelliği de; işine geleni duymak, işine gelmeyeni duymamak, anlamamak... İşte İsmet Paşa adlı bu büyüğümüz böylesine kıyak bir adamdı. İsmet Paşamız'ın sağırlığı durduk yere, neden düşüverdi derseniz usumuza... Rivayete göre Amerikalı bir gazeteci AKBAŞKAN Erdoğan'a; Amerika'daki demokrasi sizin ülkenizde yok demiş. "Nasıl yok?" diye sormuş AKBAŞKAN... Gazeteci;"mesela Amerika'da bir vatandaş sokağa çıkıp TRUMP BİR ŞEREFSİZDİR diye bağırabilir" demiş. Bu sözlere karşılık AKBAŞKAN da "Türkiye'de de bir vatandaş sokağa çıkıp TRUMP BİR ŞEREFSİZDİR diye bağırabilir" yanıtını vermiş. Bu anekdotu okuyunca; şapka çıkardım AKBAŞKAN Erdoğan'a... Hayran oldum zekasına ve hazır cevaplılığına...Ancak İsmet Paşa gibi siyasetçinin verebileceği yanıtı vermiş Amerikalı gazeteciye... Bal gibi de onun ne demek istediğini, dolaylı yoldan ona saldırmak istediğini anlamışdır ve ona kurnazca bir yanıt vermişdir. Ancak İsmet Paşa'nın verebileceği nitelikde bir yanıt olmuş bu yanıt... İsmet Paşa; işine geleni duyar, işine gelmeyene de sağır numarasına yatarmış... Bu ülkede İsmet Paşa'nın yolundan giden yalnızca AKBAŞKAN... Yeni bir Dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır bile dedi... Bunu ne ECEVİT, ne de BAYKAL söyledi... Hele ki KILIÇDAROĞLU İsmat Paşa'yı hiç bir zaman anmadı. Ve uluslarası alanda kendisine yönelik eleştirel söylenen sözleri de her zaman işine geldi gibi anladı... Yanıtını da ona göre verdi. Kim gibi?... İsmet Paşa gibi... İşte bunun bir örneği; şu Amerikalı gazeteci ve AKBAŞKAN söyleşisi... Bu sözler de en az "van munut" kadar...En az "Dünya beş'den büyükdür" sözleri kadar etkili ve zekice... Haydi sizler de bağırın...Ülkede demokrasi var: TRUMP BİR ŞEREFSİZDİR!... Ve aldırmayın onun kabadayı duruşlarına...Kabadayılık, yiğitlik, efelik, mertlik olmaz onların soyunda...Pabuç bırakacağımızı mı sandı;onun kuru, sıkı tehditlerine?... Neşenizi bozmayın!... Dolar üzerinden ne kazancımız var, ne de borcumuz, harcımız var... Türk Lirası ile yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız; Türk Lirası bize yeter... Bilindiği gibi kurban satıcıları; emeklinin Bin Türk Lirası tutarındaki ikramiyesinin yolunu gözler, kurbanlıklarını satmak için... Oysa ülkenin emeklisi çokdan kurban olmuş; ülkesinin zor koşulları uğruna... Olsun; onlara da kızmayın... İster kurban kavurmalı, ister kurbanlık alamadığınız için küfür savurmalı...Bayramınız kutlu olsun; ülkemizin, ulusumuzun geleceği aydınlık, yarınlarımız yaşadığım her günden daha da güzel olsun!...

Diğer Haberler