Yazarlar

Mutluluk Muhabbetleri

post-img
Diyorlar ki çok bilenler, çok düşünenler, çok araştırıp,  çok eleştirenler; 2002'den beri  ülkenin ne uluslararası saygınlığı, ne komşu ülkelerle ilişkilerinde, ne de ülke içinde barışçıl koşullar kalmadı…Herkes “sözde” dindar…Ama herkes birbirine kindar… Ülkenin kaynakları yabana pazarlandı, hesap soran halk azarlandı…Ergenekoncu dendi düşünen beyinler Silivri’den, kara toprağa yollandı…Sıra geldi; “bedelli” ödeyemeyenin bedenine…Önceleri kimsecikler akıl, sır erdiremedi nedenine… Proteinden, vitaminden, sağlıklı beslenmeden uzak kalsa da, fosfatlı ekmeklerle, GDO’lu besinlerle beyni dumura uğratılsa da canı yanan, yüreği kanayan halk sonunda uyandı mı?… Ülke olunca kan, revan; işte o zaman sormak geldi mi aklına, usuna “Be hey ortalığı karıştırıp duran dünya egemenleri; nedir senin davan?…Ne istiyorsun genç fidanlarımdan?…” diye?… Boşuna heveslenme kimseler sorup, sorgulamadı ve  sorgulamak şöyle dursun, bir de ne görelim;TUİK'in 20 Şubat  2019 günü basına yansıyan verilerine göre geçen yılda olduğu gibi bu yıl yine bu ülkede yaşayan HALK ÇOK MUTLU... Ne de olsa evladları; şehidlik mertebesiyle cennetin baş köşesinde, peygamber efendilerinin gölgesinde... Karnı açlıkdan gurulduyor,ama midesinin sesi müzik gibi geliyor kulaklarına...İşsizlikden, aşsızlıkdan, doğal olarak da aşksızlıkdan imanı gevriyor...Demek ki çok mazoşist bir halkız ki acı çekmek bizlere iyi geliyor, bizlere  mutluluk veriyor...Bu gidişle bir yıl sonraki mutluluk gününde; "dertleri zevk edindik" ama mutluyuz diye şarkılar söyleriz, hep birlikte... Bu durumda Hollandalı düşünür Desiderus Erasmus'un sözleriyle muhabbetimizi sürdürelim.Ne demiş Erasmus?... -Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan KRAL olur. Bizimkiler ne demiş?... -Koyunun olmadığı yerde, KEÇİ'ye ABDURRAHMAN ÇELEBİ derler. Rumeli Balkan kökenliler ne der?... -Ne ka ekmek, o ka köfte... Bulduğuyla yetinen, başkaldırmayan, olumlu-olumsuz başına ne geldiyse ve yaşadıkları karşısında her an Tanrısı'na teşekkür eden Türk halkı; günümüz koşullarında yine de mutluysa, bizce  hiç sorun yok... Öyleyse  herkesi kendisiyle baş, başa bırakalım; mutluluk duygularının tadını çıkaradursun... Mutlu oldukça da oğullarına böylesine güzel adlar koysun; örneğin Osman gibi, Bekir gibi ve Ebubekir gibi... Kızlarına da örneğin; Keslana...Kulakda nasıl da melodik bir ses bırakıyor bir kez söyleyip, duysanıza... Gelelim mi anlamlarına; bakalım anlamlarını öğrenince de mutluluk duyguları saçılacak mı her yana?... Bekir; "deve yavrusu" demekmiş...Ebubekir de "deve yavrusunun babası" demekmiş. Osman adı da oldukça fiyakalı; "ejderha yavrusu" demekmiş anlamı... Ve şu melodik söylemli Keslana sözünün anlamına gelince; bildiğiniz "tembel" demekmiş. En önemlisi de Satı ve Satılmış adlarının anlamı da; "ermişlere adanmış çocuk" demekmiş.Herkes adıyla müsemma; sağlıkla  çok yaşaya...Dolayısıyla böyle anlamlı adları taşıyanlar da oldukça mutlu yaşayıp gitsinler ülkemiz hattında... Ve kediler... En çok sevdiğiniz, bağrınıza basıp, çocuğunuz gibi gördüğünüz, aslan soyundan ve birazcık da onu  huyundan gelen ve çoğunuzu çok mutlu eden o küçük hayvancık... Hep dört ayak üstüne düşermiş ya, elbette ki omurgasının yapısı çok etkiliymiş bunda...Ve patilerini hızla bastığında yere, kemiklerinden bir salgı yayılırmış ve hasta birisi de onu göğsüne sarıp, kucakladığında ki o kişinin iyi olmasına etki edermiş kedinin bedeninden insana geçen bu kimyasal etkileşim...Bu kediciklerinizin iyi, hoş, sevimli ve yararlı yanı...Ama bir başka etkileşimi de varmış ki insan-kedi ilişkisinin; kaynatıyor insanın beynini ve kanını...Şöyle ki... Toxoplasma denilen tek hücreli ve tehlikeli virüs gibi bir parazit; farenin beyninde  bulunurmuş.Bu parazit beynine girdiyse farenin, kedinin kokusunu almazmış, kediye sokulurmuş fare...Kedi de onu bir güzel yiyince; işte bu toxoplasma kedinin beynine taşınırmış, kira vermeden orada yaşarmış. Dolayısıyla da kediyi kontrol edermiş. Beyninde bu parazit olan kedi; hırçınlaşırmış, yerlerde yatar, yuvarlanırmış ve saldırganlaşırmış. Eğer kedinizin beynini ele geçirdiyse bu asalak; siz kedinizi sevip, ona sarıldıkça, kediden hop sıçrarmış insanın bedenine, hemen yerleşirmiş beynine... Sonrası; işte sonrası oldukça tehlikeli...Çünkü beynine toxoplasma yerleşen birisi; trafik kazası yaparmış, dengesiz davranışlarda bulunurmuş, sağlıklı kararlar alamazmış ve ölüm yolculuğuna bile hızlıca çıkabilirmiş. Araştırmacıların bulgularına göre; ne yazık ki insanların yüzde 30'unun beynini ele geçirmiş toxoplasma... Üstelik bu konular son yapılan araştırmalar, son elde edilen bulguların sonucunda ortaya çıkan bilgiler.İşte böylesi asalakların, parazitlerin insan beynini ele geçirmesi durumunda da, yine de mutlu olabilecek miyiz acaba?... Yoksa ele geçirdikleri için mi halkımız  kendini mutlu sanıyor ?...Bilemiyoruz... Tüm içtenliğimizle; mutluluğunuz hiç eksilmesin diyoruz!...

Diğer Haberler