Yazarlar

Sosyal Devlet (2)

post-img
“Anlattığına göre yakında, hiç kimseye izah edemeyeceğin bir bebeğin olacak. Bu senin için, ölmeyi isteyecek kadar büyük bir sorun. Ama sorunu olan yalnız sen değilsin. Eşimle severek evlendik. Beş yıldır gitmediğimiz hastane ve tıp merkezi kalmadı. Sayısız tedaviler geçirdik, yine de Allah vermedi işte. Çocuğumuz olmuyor. Birbirimizi çok sevdiğimiz hâlde, gerçek bir aile gibi hissedemiyoruz. Yaşama sevincimiz kalmadı desem yeridir. Sana, sorunlarından kurtulacağın bir teklifte bulunacağım ama uzun uzun konuşmak lazım. Bu akşam bize gel, hatta bizde gecele. Etraflıca konuşuruz. Güvenemiyorsan, bizim yaşlılarla altlı üstlü oturuyoruz, onları da çağırırım. Sen de istersen bir arkadaşını alıp gelirsin.” Bir kaç dakika önce tanıştığı birinden bu sözleri işiten Seda, bir yandan yabancı birinin evine gitmenin hatta orada gecelemenin tehlikelerini düşünüyor, bir yandan da durumunun vahameti karşısında kendisini bir şeyler yapmaya mecbur hissediyordu. “Adresinizi ve telefonunuzu verin. Gelmeye karar verirsem sizi ararım.” Melike sevinçle bir kağıda adresini ve telefonunu yazdı. Kağıdın yanına bir miktar para koyup; “Gelirsen taksiyle gel. Bebeği toplu taşımalarda üzme” diyerek para ve kağıdı Seda’nın eline tutuşturdu. Seda parktan çıkıp, yanında kaldığı arkadaşının iş yerine doğru giderken, Melike’nin sözlerini tekrar tekrar aklından geçiriyor, muhakeme etmeye çalışıyordu. Belli ki bebeği isteyeceklerdi. Bunu nasıl yapacaklardı? Kendisini bu durumdan nasıl kurtaracaklardı? Bunlar iyi yönde düşünceleriydi. Bir de kötüsü vardı. Kim olduklarını bilmediği insanların evinde başına neler gelebileceğini düşündükçe, ruhu cendereye alınmış gibi sıkılıyordu. İşyerine geldiğinde arkadaşı harıl harıl çalışıyordu. Selamlaşmalarının ardından yeniden işine daldı. Bir süre sonra Seda’nın düşünceli halini fark etti. “Hayrola, çok düşüncelisin?” Kendinden epeyce büyük arkadaşının bu sorusunu bekleyen Seda, parkta yaşadıklarını bir çırpıda anlattı. Arkadaşının vereceği akla güveniyordu. Perdeci elindeki işleri bıraktı. Bir müddet düşündü. Detaylı sorularla durumu iyice kavramaya çalıştı. Adrese baktı, genellikle eski Mudanyalıların ikamet ettiği nezih bir semtteydi. “Tamam. Birlikte gidelim. Birkaç arkadaşıma adresi verelim. Yarım saatte bir beni arasınlar. Telefonu açmazsam hemen polise bildirsinler.” “Rahatladım vallahi. Bana en iyi arkadaşlığı ve ablalığı yaptın şimdiye kadar, yine yapıyorsun. Sana minnettarım. Geleceğiz, diye arayayım mı?” “Ara bakalım. Bugünden hayır gelmez artık. Hemen geliyoruz de. İhtiyarları da evde olsun.” Perdeci de yakın birkaç arkadaşını arayıp, fazla detaya girmeden, yapmalarını istediği şeyleri anlattı. Ardından hepsine mesajla adres bilgisini gönderdi. Çantasından ayırmadığı biber gazını kontrol etti. Her ne kadar abla rolündeyse de, o da çok korkuyordu. Çağırdıkları taksiye oturdukları andan itibaren bildikleri tüm duaları okuya okuya yola çıktılar. Onlara uzun gelen bir yolculuğun sonunda adrese ulaştılar. Etrafa bir göz gezdirdikten sonra perdeci, zillere baktı. Çiftin dairesine ait olanı bulup butona bastı. . . / . . 3. Bölüm Yarın Yayında… Sosyal Devlet – 2 – Koridor Hikayeleri

Diğer Haberler