Yazarlar

Eğitim Derken?

post-img
"Eğitim kafayı geliştirmek demektir. Belleği doldurmak değil." -Mark Twain Bir LYS maratonu daha bitti. Sıra tercihlerde. Öğrenci başarıları düşük, eğitim sistemi başarısız. Öğrencilerin, kalıp bir sistemle sadece sıralama sınavı diyebileceğimiz bir yoldan geleceklerini inşa etmeye çalışmaları ise takdire şayan elbette. İstatistikler ise, Türkiye’deki eğitim sistemi içinde 15 yaşına gelmiş öğrencilerin büyük bölümü temel beceriler konusunda geri kalmıştır, diyor. Temel beceriler mi dedim? O da ne? Gülümsüyor olmalısınız. Yazalım: *Eleştirel düşünme *Yaratıcı düşünme *İletişim Becerisi *Araştırma-Sorgulama Becerisi *Problem Çözme Becerisi *Bilgi Teknolojilerini Kullanma Becerisi *Girişimcilik Becerisi *Türkçeyi Doğru, Etkili ve Güzel Kullanma Becerisi Yukarıda sıralanmış sekiz madde, eğitim sisteminde öğrencilere kazandırılması amaçlanan temel beceriler başlığı altında toplanmıştır. Toplumumuzca meşhur “Maksat, var gözüksün” ilkesinden hareketle; bu maddelerin, program ve ders kitaplarıyla birlikte sadece kağıt üstünde kaldığının en büyük kanıtı nedir diye sorsalar, siz ne cevap verirdiniz? Yetişkinler ve yaşlılar öyle değil mi? İşte şimdinin ebeveynleri, büyükleridir bu “ol(a)mamışlığa” en güzel örnek.. Okul dönemini geçirmiş, ergenlik sayfasını kapatmış insanların kişilik ve davranışlarında, yukarıda yazılı maddelerin kaçının var olduğuna inanıyorsunuz? Ben çok fazla sayamayacağım. Hatta temel becerileri kazanmış insanların, diğerleri tarafından ne kadar da “gereksiz” davrandığını söylediklerine de bizzat şahit olmuşluğum var. Aile ile başlayıp, okul ve öğretmenlerle pekişen ve hiç bitmeyecek öğrenmelerimiz bir kısır döngüye girmişse; eğitim sisteminin ve kapitalizmin çabalarıyla da bu noktaya gelmişsek şayet, çok değerli çocuklarımızdan geleceğin en akıllı, en başarılı, en mutlu, en zengin sıfatlarını kazanabilmesini nasıl bekleyebiliyoruz? Cehaletin suretiyle mutlu olmaya çabalı bir toplumda, oyunu kuralına göre oynamaktan başka nasıl bir çare bırakabiliyoruz onlara? Her Şehre Bir Üniversite... Hayaldi Gerçek Oldu. Hatta doldu taştı; ilçeye, köye indi de diyebilirsiniz. Üniversiteyi ayağımıza kadar getirip, bizi düşünen büyüklerimize teşekkür ediyoruz. Üniversiteler bilindiği üzere, bulunduğu yerin kalkınmasına yardımcı, şahane bir yatırım aracıdır. Öğrenci gelir “müşteri" olur. Ev tutar, yurt parası öder, yer, içer, hayatını burada idame ettirir. Akademisyenini ve diğer üniversite çalışanlarını da eklersek; şehrin ekonomisini, yani çarkı döndürür dururlar. Peki ya sonra? Sonra bir gün Socar Türkiye CEO’su “gelen cv’leri çöpe atıyorum” der, devam eder: “…YÖK denilen kurum, aileleri ve çocuklarımızı kandırmaktan vazgeçmelidir. Üniversite bitirip ortalığa dökülen milyonlarca genç var. Gecekondu üniversiteler kuruluyor. Buralardan mezun çocuklarımız ve ailelerin beklentileri yükseliyor. Sonrası ise vahim....Çocuklarımız ve aileleri sanal beklentilere sokuluyor. Eğitim planlaması en önemli meselemizdir.” Dedirttiler, dedirtiyorlar. Aslında, işsizlik ve istihdam yaratma sorununun tek sorumlusu üniversite diploması değildir. Zaten, yolu üniversiteden geçen çoğu insan, geçmeyenle arasındaki farkı bilir, görür. Oysa, cevap ver eyy CEO "İş kazaları, ara personele sunulmayan insani şartlar, mesaisi belli olmayan hayat, açlık sınırına bile ulaşamamış maaş, sendikal ve anayasal haklar... Nitelikli ara iş gücü isteniyor da, peki nedir bunlar? diyebildik mi, diyemiyoruz.  Çünkü aynı zamanda haklı da. Baştan bozuk bir düzende, kendisi de payına düşen cümleleriyle sektörü sorguluyor burada. Sorunlu bir işleyişi satırlara sığdıramazsınız. Neresinden tutsak, tutsaklığına devam edecek bir konu bu. Bildiğimiz bir şey varsa eğer; o da her yıl, hızla büyüyen bir neslin kendilerini bulmak için ilerledikleri hayatta, aslında kendileri olmaktan uzaklaştıracak tercihler yapmak zorunda kaldığıdır. İlerledikçe, yeni sorunlar çıkarılan hayatlarına bir çözüm getirilmediği gibi, üstüne de düşünülmediği gerçeğidir. Sonu mutlu tercihleriniz olsun.

Diğer Haberler