Yazarlar

Unut Beni Alzheimer!

post-img
William Utermohlen.. Alzheimer’ı resmeden adam. Teşhisi izleyen 5 yılda, hastalığın ilerleyişini otoportresi ile anlatmış. Bu zihin savaşını, dikkat uyandıran bir yolla, kendi görseli ile sunmuş hayata. "Yüz yüze" adını verdiği 1996 yılındaki çiziminden başlayarak; renk, şekil ve çeşitliliğin giderek azalıp, anlamından uzaklaşmasını izletiyor insana. Ayrıntılar flulaşıp, renkler ölüyor. 2000 yılı ise, onun için 'Kayboluşun Hikayesi’nde son bir tutunuş gibi. Desen bilgisi sağlam sanki. Son tutunuşunun adı belki de bu oluyor. 21 Eylül, Dünya Alzheimer Günü olarak anılıyor. Şu an takvimim 22 Eylül’ü gösterirken, bir parçamı Alzheimer’a kaptırmışım gibi hissediyorum. Çünkü bu gün, benim de zamanında yazmayı unuttuğum gün oluyor! Tuhaf bir hisse kapılıp, biraz da gülümsüyorum. Elbette farklılaşan, yeterliliğini kaybeden zihnin var olma çabalayışı tek bir güne sığmaz. Hatırlanmak en çok onların hakkı sanki. Kendini bile unutturan kaderinde; Can Dündar’ın da dediği gibi ”En yakınını el eder; seni tanımaz hale getirir” bir şey bu. Aman uzak olsun, dertlisine de çare bulunsun duası ile yazdığım.. Bana Belleğimin Bir Oyunu mu Bu? En önde bozulan beyin işlevi ‘bellek”miş. Yani unutmayın! Bir gün siz de unutabilirsiniz. Sudoku ve çapraz bulmaca çözmekten öteye gitmeliyiz değil mi? "Her şeye meydan okuma" şampiyonuyuz. (Misal, bu cümleyi yazarken bile meydan okuduğumu fark ettim) Azıcık da beynimize meydan okuyalım öyle ya, yeni şeyler sunalım ona. Zorlayıcı şeyler okuyalım, dil öğrenelim, tartışalım, meditasyon ve egzersiz yapalım, doğru beslenelim ve zihnimizi diri tutalım.. Tutalım ki...: “Melek teyze ve Nadir amca.. Onlar 50 yıldır evliler. İkisi de birbirine yakın zamanlarda Alzheimer’a yakalandı. Melek teyze, Nadir amcayı oğlu sanıyor artık. Nadir amca ise eşini, komşunun bıraktığı öksüz çocuk.. Melek teyze, kocası olarak 50 yıldır tutmadığı eli, oğlu sandığından beri hiç bırakmıyor. " "Babamız öldüğünde annem Alzheimer hastasıydı. Yasını tutamadı ama, babamın koltuğu boşaldığı için yokluğunu anladı. Onun yerine Mel Gibson resmini koydu, sonra huzurevine yerleşince bir adam ile yakınlık kurdu. Hep el eleydiler. İkisi de kaybolmuş gibiydi. Asla ayrılmıyor, ancak birbirlerini tanır gibi de görünmüyorlardı.” ...Bu hikayeler gibi, yaşarken yaşamdan kopmayalım.  ah aklıma gelmişken yine, unutmadan yani, Bir gün unutursam şayet; Unutursam fısıldayın.

Diğer Haberler