Yazarlar

Mutlu musun?

post-img
Araştırmalar bitmez biliyorsunuz. Araştırılıyoruz. Ruhumuzda en derinlere, hücrelerimize kadar.   Bilime, Ar-ge'ye inancım ve ciddiyetim tam olsa da bazı şeyler; evet bazı şeyler, en azından benim için, başkaldıracağım, "yeter" diyeceğim, muhalefet olacağım, başka taraftan bakacağım türden.   Mutluluğu araştırıyorlar. Yolları çok ve aslında kişiye özel bir kavramı, genel yargılara göre araştırıp sunuyorlar, sonucu da net. Birazdan yazacağım. Tüm bunlara ilgimiz büyük. Malumunuz, hepimiz mutluluğu arıyoruz. Var etsek olmaz çünkü. Hep bir arayış. Araştırmaya yalan-yanlış demeyeceğim elbette, haddim değil. Tespitleri zaten standart, bildiğiniz, doğruluğu olan şeyler. Evet doğru, fakat tam mı? Bence değil. Herkeste tutar mı? Bence hayır. Ama, ama'ları yok mu? Bence evet.   Yapılan araştırmada, hücreler gerçek mutluluk ile sahte mutluluğu ayırt ediyormuş. Peki bu mutluluklardan hangisi gerçekmiş? Bilim adamları, her iki duruma karşı, hücrelerimizin verdiği tepkiyi incelemişler ve güzel bir pasta yemek, iyi bir tatil yapmak, güzel elbiseler giymek ya da hoş bir arabaya binmek insanları yalnız o an için mutlu edebiliyor, demişler. Bilim adamları bu hissi, mutluluk değil, “anlık tatmin” olarak yorumluyormuş. (Günümüz laf sokmaları geliyor aklıma, bunları yapıyorsan suçlusundur bir de.. Onu yazmamışlar ben ekleyeyim)    Aç bir kimseye yardım etmek, ihtiyacı olana yardımda bulunmak, hayır işleri yapmak ise; uzun vadede hücrelerimiz üzerinde son derece pozitif bir etkiye sahipmiş. (Evet doğru. Ama güzel elbiseler giyip, aynı zamanda hayır işleri yapamayız! olamaz!. Elbette "buradan bu anlam çıkmıyor" diyebilirsiniz. Fakat o kadar birbirine karşıt, bu olursa bu kesin yoktur imajı çiziliyor ki, ikisi birden olanları samimiyetsiz gösteriyorlar) Kendilerine bir amaç edinenler, hem mutlu hem de sağlıklı; bir amacı olmayan ve anı yaşayanlar ise hem mutsuz hem de sağlıksız oluyormuş (of çok net! nasıl da net!) Yani; “Günlük aktiviteler kısa süreli hazlar sağlasa da; uzun vadede negatif fiziksel sonuçlar doğuruyor. Hücresel düzeyde bakarsak, vücudumuzun tepki verdiği tek bir mutluluk türü var; o da bir amaç uğruna yaşamak ve o amaca bağlı olmak” özet. (Olalım da, nasıl bir amaç? herkesin hemen aklına gelecek, şu dünyevi amaçlardan bahsediyorlarsa eğer, bilelim ki "uğruna" diyecek kadar gözü dönmüş amaçlar, seni evrilemez bir hırs abidesi, oldukça mutsuz ve agresif yapar.) Araştırmanın sonucuna göre, manen doyucu işlerle meşgulseniz, ne sizin ne de hücrelerinizin mutsuz olması imkansız.. (Çünkü dünya bu çerçevede dönüyor ve insanlar arası etkileşim diye bir şey yok, hep mutluluk, hep iyi şeyler!) Ancak, tek arzunuz güzel bir yemek, lüks bir ev, pahalı bir tatilse; kendinizi mutluymuş gibi hissedeceğiniz anlar yalnızca yemeğinizi yerken, evinizi satın alırken ve tatildeyken geçirdiğiniz anlarınızla sınırlı olacak. ( O kadar hastalıklı bir kişiliği tasvir etmiş ki, onları bu araştırmaya değil, "tek arzuları" bu olduğu için bir psikiyatriste sevk ediyoruz, çünkü araştırma yazısı ile olayı anlayabileceklerini sanmıyoruz) Yemek ve tatil bittikten sonra ise; bu “tatmin bulma” hissi ortadan kalkmış olacağı için, bıkkınlık ve sıkılma başlayacak; depresyon ve stres baş gösterecek! (Yandık desenize) Mutluluğu Araştırmayın N'olur.. Bana sorarsanız, mutluluğun-mutsuzluğun salt bunlarla bir ilgisi yok, hele hayattaki amaçların hiç... Hayatta yığınla araç var ve bunlar mutluluğun araçları... Araştırma kestirip atmış fakat, Tatile giderim, çok mutlu olur, dönerim.. Beni geliştirmiş, ufkumu açmış; anılar, fotoğraflar bırakmıştır. Bitmez ki mutluluğu, kazandırdıkları ile devam eder. Üstelik bana, evimi yuvamı özletmiştir. Dönünce daha bir mutlu ve anlamlı olurum.  En sevdiğim yemeği, en sevdiklerimle yerim ve onun hazzı orada bitmez, bunu yaptığım için ben "hep" mutlu olurum. Burada esas,  Yaşadığın her şeyi hayatına adapte edebilmekte; bu çıkarımlar ve hayatına kattıkları ile mutlu olabilmekte.  İnsan, hayat, mutluluk .. Tam bir derya deniz.. Bu kadar kesin çizgilerle milyonları tanımlayamayız. Anlar da güzeldir, buna böyle bakan her an'ında tatmin olur. Bıkkınlık ve depresiflik olmaz. Hoş olsa ne olur? Korkmayalım bu duygulardan. Bu haller uzarsa kötüdür, kısır döngüye girerse kötüdür, o da vücudumuza ve ruhumuza zarar vereceği için. Melankoli, duysusallık, bazen bıkmak.. Acımasızca bakmazsak, bunlar da kötü şeyler değildir ki! Yeniler insanı, dinginleştirir. Depresif haller bile normaldir ki; insan, tekdüze bi varlık değil. Mutluyumdur, o an bir şey olur üzülürüm, sevimsizleşirim. Peki ya sonra? Hemen mutsuz mu oldum? Hayır!.. Bu duyguları bu kadar tu kaka göstermek de yanlıştır. İnsanları, sürekli aynı kanala empoze ederek sıkıştırır oldular. Mutlu olmaya çabalamaktan yoruldu dünyalı. Ben birinin yanında yeri geldiğinde ağlayabileceksem ve bunun için "sen de ne mutsuzsun yahu" diye sanki genelde öyle ve "mutsuzluk" da sanki buymuş gibi suçlanmayacaksam mutluyumdur! Rahatlık, özgürlük, koşulsuz ilişki ile.. Ve bence hayat boş bir şeydir aslında, gerçek amaç diye de bi şey yoktur. Hiçbir şey yapma, hayatını taçlandırma, anlamlandırma demiyorum. Ama sonunu biliyorsun. Sonsuz, ölümsüz değilsin. Yaptıkların, yaşadıklarındır senin hayatın... Gerçek olan zaten bunlardır. Hem ne güzel demişler : "mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Mutluluğa giden bir yol yoktur, mutluluk zaten o yoldur." Benim bu araştırmada tek ilgimi çeken, hoşuma giden şey "maneviyat"ı vurgulamasıdır. Aslında o da, parayla ya da parasız,maneviyata dönüştürebildiğin anlarının mutlulukla yaşanmasıdır. Kazanımlarını paylaşabilmektir. Bir amaca dönüşen şey teorikleşir, bazı şeyler yaşam şeklidir, Sebebe gerek duymadan, içten gelerek, huzurla.. İşte o zaman amaç denilen o şey; senin mutluluğun, gerçeğindir.  Ve bence, Mutluluk bir yerde değildir. Yaratırsanız vardır, arayarak bulamazsınız.

Diğer Haberler